|
|||||||||||||||
|
ŞEYH MUFİDDoğumuŞeyh Mufid, Muhammed bin Muhammed bin Nûman, 336 h.k. yılında Bağdat havalisinde doğdu. İlmî ŞahsiyetiŞeyh Mufid, Şia dünyasındaki en parlak yıldızlardandır. O hem mütekellim, hem de fakihtir. İbn-i Nedim, el-Fihrist'in 5. makalesinin 2. feninde, Şia mütekellimleri hakkında bahsederken Şeyh Mufid için "İbn-i Muallim" diye hitap etmiş ve onu çok övmüştür. Fıkıh alanındaki en meşhur kitabı el-Muknia'dır. Şeyh'in dâmadı Ebu Yâlâ Câferî, şöyle der: "Şeyh Mufid geceleri çok az uyurdu. Gecenin geri kalan kısmını namaz, mütalaa, ders veya Kuran okumakla geçirirdi." Şeyh Mufid, ilk tahsilatına kendi ailesinin yanında başladı. Şeyhin ailesi en temiz, en üstün ve Şialıkta en asil aile idi. Şeyhin ailesi Ehl-i Beyt âşıklarından olan bir aileydi. Şeyh, ilk tahsilatını tamamladıktan sonra Bağdat'a gitti. Orada büyük üstatların huzurlarından feyizler aldıktan sonra kendisi Kelam, Fıkıh ve Usul alanlarında önde gelen şahsiyetlerden oldu. Şeyh Mufid, Şia ve Sünnî büyükleri nezdinde çok büyük bir makam ve menzile sahiptir. Büyüklerin Şeyh Mufid hakkındaki sözleri1- Necaşi: Şeyhin ünlü ve güvendiği talebesidir. Onun hakkında şöyle der: "Muhammed bin Muhammed bin Nûman bin Abdusselam bin Cabir bin Nûman bin Said bin Cubeyr, bizim şeyhimiz ve üstadımızdır. Onun fıkıh, hadis ve sika hakkındaki fazlı bizim söyleyebileceğimiz şeylerden daha meşhur ve daha büyüktür. Onun çeşitli dallarda eserleri vardır." 2- Şeyh Tûsî: Şeyh Mufid'in ünlü ve en başarılı öğrencisidir. el-Fihrist kitabında üstadı hakkında şöyle diyor: "İbn-i Muallim diye meşhur olan Muhammed bin Muhammed bin Nûman, İmamiye Mektebi'nin mütekellimlerindendir. Kendi zamanında mezhebin reisi ve mercii idi. Fıkıh ve Kelam'da herkesten önde idi. Güzel hafızası, dakik zihni vardı. Sorulara cevap vermede çok atikti. Onun, küçük-büyük iki yüzden fazla eseri vardır." 3- İbn-i Hacer Askalanî: Askalanî de onun hakkında şöyle diyor: "O çok abit, zahit ve huşû ehli idi. Sürekli ilim öğrenir ve öğretirdi. Ulemanın çoğu ondan faydalanırdı. Onun tüm Şiaların üzerinde hakkı vardır. Babası Vasıt'ta yaşıyordu, öğretmenlik yapıyordu. Ukberî'de şehit düştü. Azud'ud-Devle'nin onun mülakat ettiği ve hastalandığında ziyaretine gittiği söylenmektedir." 4- İmad Hanbelî: Bu Ehl-i Sünnet alimi de onun hakkında şöyle diyor: "O, İmamiye'nin büyüklerindendi. Fıkıh ve Kelam'da reis idi. O, her mektebin bilginleriyle mübahase ve münazara ederdi. Âl-i Bûye Devleti'nde çok önemli bir konuma sahipti. Çok sadaka verir, çok namaz kılar, oruç tutar, güzel elbiseler giyinirdi. Azud'ud-Devle onu ziyaret ederdi. Yaklaşık 76 yıl yaşadı, 200'den fazla ilmî eserler verdi. Cenaze töreni çok meşhurdur. Ramazan Ayı'nda vefat etti; 80 binden fazla Şia onun cenaze törenine katıldı." Üstatları1- İbn-i Kevleveyh-i Kummî 2- Şeyh Saduk 3- İbn-i Velid Kummî 4- Ebu Galip Zirarî 5- İbn-i Cüneyt İskafî 6- Ebu Ali Sûlî Basrî 7- Ebu Abdullah Safvanî Öğrencileri1- Seyit Murtaza Alem'ul-Hüdâ 2- Seyit Razî 3- Necaşî 4- Şeyh Tûsî 5- Ebul Fetih Keracikî 6- Ebu Yâlâ Câfer bin Sâlar EserleriSeçkin öğrencisi Şeyh Tûsi'nin naklettiğine göre 200'den fazla kitabı vardır. Başlıca eserleri şunlardır: 1- el-Muknia 2- el-Faraiz'uş-Şer'iyye 3- Ahkam'un-Nisa 4- el-Kelam fi Delail'il-Kurân 5- Vucuh-u Îcaz'il-Kurân 6- en-Nusret fi Fazl'il-Kurân 7- Evail'ul-Makalât 8- Nakz-u Fazilet'il-Mûteziliye 9- el-İfsah 10- el-İzah VefatıŞeyh Mufid, 413 h.k. yılında Bağdat'ta 75 yıl hizmet ve çabadan sonra vefat etti. Gerek halk, gerekse ulema tarafından saygıyla anıldı. Şeyh Tûsî, kendisinin de hazır bulunduğu cenaze törenini şöyle anlatıyor: Onun vefatında dost ve düşmanın çokluğu, namaz kılmak ve ağlamak için, benzerine rastlanılmamış bir şeydir. Seksen bin Şia onu teşyî etti. Seyit Murtaza Alem'ul-Hüdâ onun cenaze namazını kıldırdı. Şeyh Mufid, İmam Cevad (a.s)'ın Harem-i Şerif'inde, o hazretin ayak uçlarında daha önce toprağa verilmiş olan üstadı İbn-i Kevliveyh'in yanı başında toprağa verildi. ALLAME MECLİSÎDoğumuMuhammed Bâkır bin Muhammed Takî bin Maksut Ali Meclisî, Allame Meclisi ve İkinci Meclisî diye meşhurdur. 1307 h.k. yılında İsfahan'da doğdu. AilesiSon asırlarda Şianın iftihar ettiği bir ailedir. Bu ailede yüze yakın büyük alim yetişmiştir. 1- Allame'nin büyük babası; hafız, alim Ebu Naim İsfahanî, Tarih-i İsfahan ve Hilyet'ul-Evliya kitaplarının yazarıdır. 2- Allame'nin babası; Mevla Muhammed Takî Meclisî, Birinci Meclisî diye meşhurdur (1003-1070 h.k.). Manevî keramet ve mucizelerî vardır. O muhaddis ve büyük bir fakihtir. Çeşitli kitaplar telif etmiştir. Muhammed Takî Meclisî, Şeyh Bahaî ve Mir Dâmad'ın talebesidir. Çeşitli ilimlerde uzman ve zamanının taklit mercii idi. Taklit mercii olmasına rağmen Cuma Namazı da kıldırıyordu. İsfahan'ın Cuma İmamı da o idi. Eğittiği kişilerden oğlu Allame Meclisî (en çok babasından istifade etmiştir), Ağa Hüseyin Hansarî ve Molla Salih Mazenderanî'dir. 3- Allame'nin Molla Azizullah ve Molla Abdullah adlarında iki kardeşi daha vardı ki çok takvalı, zahit ve ilim sahibi kimselerdi. Ehl-i Beyt (a.s) mektebini tebliğ ve halkı hidayet etmek için Hindistan'a sefer edip orada ikâmet ettiler. 4- Allame Meclisî ailesi, sadece erkekleri eğitmedi. Hatta kadınları da erkeklerin yanı sıra ilmî konularda büyük makamlara ulaştılar. Allame Meclisî'nin dört kız kardeşi vardı. Hepsi de araştırmacı yazar ve müellif idiler. Onların eserlerinden bazıları şunlardır: Şerh-i Kâfi, el-Müşterekat fi'r-Rical, Şerh-i Şerai'il-İslam, Şerh-i Metali ve Şerh-i Kaside-i Dîbil-i Hazaî. Bu büyük alime kadınların kocaları da İslam aleminin en büyük alimlerindendiler. Molla Salih Mazenderanî, Molla Mirza Şirvanî, Molla Ali Astarâbadî ve Mirza Muhammed Fasfaî. 5- Allame Meclisi'nin beş oğlu vardı. Hepsi de babalarının huzurunda ilim ve irfan öğrenerek ilmî makamlar elde ettiler. 6- Allame'nin dâmatları da ki beş taneydiler; hepsi alim idiler. Allame özel bir teveccühle kızlarını onlarla evlendiriyordu. Bunlara ilaveten o asrın alimleri ve büyükleri Allame Meclisî ile çok sıkı diyalog içerisindeydiler. Vahit Behbehanî, Bahr'ul-Ulum, Tabatabaî Burucerdî, Riyaz'ul-Ulema'nın sahibi Mirza Abdullah Efendi, Şehristanî vs.. Allame Meclisî'nin, çeşitli ilimlerdeki uzmanlığı o kadar meşhurdur ki hiçbir açıklamaya ihtiyaç yoktur. Allame Meclisî adı, içtihat ve fıkıh alanında güneş gibi parlıyor. Allame Meclisî, tüm ilimleri kendinde toplayan büyük alimlerden idi. O çeşitli ilimlerde örneğin; tefsirde, fıkıhta, usul-u fıkıhta, tarihte, ricalde ve dirayede en önde gelenlerdendi. Bihar'ul-Envar'da kısa bir göz gezdirmek, her şeyi çok açık belirtmeye yetiyor. Bunların yanı sıra aklî ilimlerde de uzmandı. Mantıkta, felsefede, matematikte, coğrafyada, tıpta, astronomide, edebiyat ve gizli ilimlerde. Bihar'ul-Enver'deki Kitab'us-Semâ ve'l-Âlem'e kısa bir göz geçirmek, onun ne kadar kapsamlı bir şahsiyet olduğunu ortaya koyar. Bazıları onu bütün dallarda uzmanlık yönünden İslam tarihinde eşsiz ve benzersiz zikretmişlerdir. Allame, müşkül hadisler konusunda çok ince ve çok zarif birisidir. Ayetler ve rivayetler hakkındaki beyanları çok dakik ve çok güzeldir. Onlarda çok az hata ve yanlışlığa rastlanır. Allame Meclisî, Ehl-i Beyt (a.s) hadisleri incelemesine ilaveten fıkıhta da uzmandı. Ama Bihar'ın fıkha ait ciltlerini temize çekme fırsatı bulamamıştır. Manevî ŞahsiyetiDin alimleri üstatlarından sadece ilim ve bilgi almıyorlar. Belki bunun yanı sıra manevî şeyleri ve suluklarını da üstatlarının kontrolünde yaparlar. Allame Meclisî, ilmî mertebeleri kazandığı gibi hatta ondan daha hızlı manevî makamları da kazanıyordu ve böylece gerçek alim-i rabbanî oldu. Bu iddia onun ahlakî özelliklerini incelemekle ispatlanır. En önemli ahlakî özellikleri şunlardır: 1- Allah'ı Anma: Çok kıymetli öğrencisi Seyit Nimetullah Cezairî, üstadı hakkında şöyle demiştir: "Allame, Allah'ı anmaktan hiçbir an gaflet etmezdi ve tüm işlerini Allah'a yakın olmak, O'nun rızasını almak için yapardı. 2- Ziyaret: Allame, hidayet imamlarının (a.s) ziyaretlerine çok önem verirdi. O, günün şartlarına nazaran genellikle yolculuklar çok zor ve ağır şartlar altında gerçekleşiyordu. Buna rağmen Allame defalarca Irak'taki, Arabistan'daki imamları ziyaret etti. Birkaç defa da hacca müşerref oldu. 3- Tevessül: Allame'nin imamlardan (a.s) gelen dualara özel bir teveccühü vardı. Onun için de Bihar'ul-Envar'da dua ve ziyarete çok geniş yer vermiş, bununla beraber dua ve ziyaret hakkında özel kitaplar yazmıştır. Bunlardan Zâd'ul-Maad, sonraki dua kitaplarının mercii ve kaynağıdır ve Tuhfet'uz-Zair, Ziyaret-i Camia ve Semat dualarının tercümesidir. 4- Züht ve Sakınma: Bu büyük insanın en önemli özelliklerinden birisi onun çok takvalı, sakınan ve sade yaşantılı olmasıdır. Allame, Safevîler döneminde yaşıyordu ve Safevî Devleti'nin Şeyh'ul-İslam'ı idi. Tek kelimeyle devletin tüm imkânları onun elindeydi. Ama buna rağmen tam bir perhizlik ve züht ile yaşamını sürdürüyordu. 5- Tevazu: Bu da Allame'nin başka bir kişisel özelliklerinden idi. O, hiç kimsenin toplumdaki kariyeri, büyüklüğü veya küçüklüğü onu etkilemezdi. O, Seyit Ali Han Medenî'nin Sahife-i Seccadiye'ye yazdığı şerhten Bihar'da birçok konuyu nakletmiştir. Seyit Ali Han, Allame'den 15 yaş küçük ve makamı da Allame'nin makamına ulaşamaz. Kısacası, bunca manevî kemaller ve çeşitli ilimlerin bu adamda olması, onu mümtaz bir şahsiyet kılmıştır ki, tarihte onun gibisine çok zor rastlanılır. Siyasî OrtamŞia alimleri, tarih boyunca maruz kaldıkları siyasi baskılara, mahrumiyetlere vs. rağmen çok aşırı zahmetlere katlanmış, çok kıymetli eserler bırakmışlardır. Onlar tüm zorluklara tahammül ederek Şialık fidanını kanlarıyla suladılar ve Peygamber (s.a.a)'in bu büyük ve azâmetli mirasını bizlere ulaştırdılar. Bu arada her ne zaman baskılar nispeten azaldığında, ortam müsait olduğunda, Şia fakihlerinin, alimlerinin, filozoflarının eşi ve benzerine rastlanmayacak bir şekilde yeşerdiğini görüyoruz. Bunlardan Âl-i Bûye zamanında Şeyh Mufid ve Şeyh Tûsî'yi saymak mümkündür. Yine Safevî döneminde Allame Meclisî, bu sözün en açık şahididir. Allame Meclisî, Safevî şahlarının kendilerini Şiî bilmelerinden ve imamlara mensup olduklarını iddia etmelerinden, çeşitli konularda ve gereken istifadeyi fazlasıyla elde etti. Şianın en büyük hadis ansiklopedisinin o dönemin haricinde maddi imkânsızlıklarla yazmaya imkân yoktu. SalşumarAllame Meclisî, I. Şah Abbas zamanında doğdu. Şah Abbas; siyasetçi, uyanık ve bilgin biri idi. Ama acımasız ve taş kalpli idi. Ondan sonra Şah Safî padişah olduğunda Irak, İran hükümet merkezinden kopmuştu. Şah Safî'den sonra II. Şah Abbas 9 yaşında padişah oldu. Taç koyma merasiminde Allame (r.a) ondan içki, kumar vb. kötü şeylerin satılmasını ve kullanılmasını yasaklamasını istedi, o da kabul etti. Daha sonra o da diğer şahlar gibi içki ve diğer kötü alışkanlıklara yakalandı. İçtimaî KonumuAllame, halkın nezdinde çok etkili idi. O; derin ilmi, manevî etkisi ve iç açıcı beyanıyla halkı meyhane ve kahvehane köşelerinden çıkarıp camilere çekmeyi başarmıştı. Onun zamanında camiler tıklım tıklım doluydu. Özellikle de Ramazan aylarında ve Kadir gecelerinde. Allame, Safevî şahları üzerinde de çok etkiliydi. O, güçlü bir siyasetçi de olduğu için güzel tedbirleriyle yetersiz şahların döneminde ülkeyi düşmanların saldırısından koruyordu. Allame'nin ölümünden sonra ülke karışınca Afganlar İran'a saldırdılar ve Safevî Hükümeti'ni yıktılar. Allame, siyasî ve toplumsal gücünden istifade ederek çok zor ve az bulunan eski alimlerin kitaplarını çoğalttı ve Şia kültür kaynağını yok olmaktan kurtardı. İlmî MetoduAllame Meclisî, ahbarî ve usulî arasında orta yolu seçmişti. Büyük bir hadisçi olmasına rağmen aklî ilimlere de özel bir ilgisi vardı. O felsefe okumuş, hatta felsefe üstatlarından sayılırdı. Bununla beraber her şeyi asıl kaynağı olan vahiyde buluyordu. Tüm çabasını ve çalışmalarını mâsumların hadislerini yazmaya ve neşretmeye sarf ediyordu. O, dini konulardaki tahrif ve saptırmalara karşı çok hassas ve ciddiydi. Kendi zamanında sofiliğin yayıldığını fark etti ve onlara karşı ciddî tedbirler aldı. Onlarla mücadele etti. Ehl-i Beyt'in yardımıyla da bir hayli başarılar elde etti. Allame'nin LakabıAllame Muhammed Bâkır Meclisî, bu iftihar dolusu lakabı Vahit Behbehanî, Allame Bahr'ul-Ulum ve Şeyh-i Âzam Ensarî gibi büyükler tarafından aldı. Bu büyük şahsiyetlerin her birisi çok dalgalı ilim ve irfan denizidirler. Ama Allame'nin bu ilmî makam ve menzilesini görünce onu bu lakaba layık gördüler. Hakikaten de o, kendi zamanının allamesiydi. İsfahan'ın Şeyh'ül-İslam'ıAllame Meclisî, 1098 h.k. yılında Safevî padişahı Süleyman Şah tarafından İsfahan'ın Şeyh'ül-İslam'lığı makamına atandı. Şeyh'ül-İslamlık makamı, o günün en yüksek dinî ve icraî makamı idi. O, halk arasındaki dâvalarda kadı ve hakim idi. Tüm dinî işler, direkt olarak onun eliyle uygulanıyordu. Dinî vergiler (zekât, humus, nezir vs.) ona verilirdi. Şeyh'ül-İslam, yoksul ve kimsesizlerin sorunlarıyla da ilgilenirdi. İşin enteresan tarafı şu ki Allame, bu makamları şahın ısrarı ve istirhamıyla kabul etmişti. Aynı toplantıda birkaç kez "yalvarıyorum, istirham ediyorum" cümlelerini ifade etti. Allame ömrünün sonuna kadar bu makamlarda bâki kaldı. ÜstatlarıAllame'ye (r.a) ait birçok bilgimiz vardır. Ancak, üstatları hakkında elimizdeki bilgi azdır. Onun rivayet şeyhlerini biliyoruz. Ama kimin huzurunda bilfiil öğrenim gördüğü meçhuldür. Üstat ve şeyhlerinden bazıları ise şunlardır: 1-Babası Muhammed Takî Meclisî (ö: 1070); nakli ilimlerde Allame'nin üstadıydı. 2- Ağa Cemal'in oğlu Merhum Ağa Hüseyin Hansarî (ö: 1098); Allame'nin aklî ilimlerdeki üstadıydı. Şeyhler:3- Mevla Muhammed Salih Mazenderanî (ö: 1086) 4- Molla Muhsin Feyz Kaşanî (ö: 1091) 5- Seyit Ali Han Medenî (ö: 1120); Sahife-i Seccadiye'nin şarihi. 6- Şeyh Hür Âmulî (ö: 1104); Vesail'uş-Şia kitabının müellifi. Hatırlatılması gerekir ki son bu iki büyük şahsiyetler Allame'ye rivayet nakli için icazet verdikleri gibi, kendileri ondan icazet de almışlardır. Buna göre Allame'nin öğrencilerinden de sayılmışlardır. TalebeleriBin kişiden fazla öğrenci, Merhum Allame'nin huzurunda ilim tahsil etmişlerdir. Allame, bunların pek çoğuna icazet de vermiştir. Bunlardan bazıları şunlardır: 1-Seyit Nîmetullah Cezairî 2- Câfer bin Abdullah Kemereî İsfahanî 3- Zeyn'ül-Abidin bin Şeyh Hür Âmulî 4- Süleyman bin Abdullah Mahuzî Bahranî 5- Şeyh Abdurrazzak Gilanî 6- Abdurrıza Kâşanî 7- Muhammed Bâkır Biyabankî 8- Mirza Abdullah Efendi İsfahanî; aynı zamanda Riyaz'ul-Ulema'nın da müellifidir. 9- Seyit Ali Han Medenî; Riyaz'us-Sadikîn'in müellifi (Sahife-i Seccadiye'nin şerhi). 10- Şeyh Hür Âmulî 11- Molla Sîmâ Muhammed bin İsmail Fesayî Şirazî 12- Muhammed bin Hasan, Fazil Hindi ve daha birçokları... EserleriAllame Meclisî, çok bereketli bir ömür geçirdi. O, 73 yıllık hayatında yüzden fazla Arapça ve Farsça kitap yazmıştır. Bunlardan sadece bir tanesi Bihar'ul-Envar'dır ki 110 cilttir. Bir diğeri Mir'ât'ul-Ukul'dur ki 26 cilttir. Ayrıca, 40 cilt kitap daha yazdığı söyleniyor. Allame'nin ilk yazdığı eser el-Ezvan ve'l-Mekadir'dir. Bunu, 1063 yılında yazmıştır. Son yazdığı kitap ise Hakk'ul-Yakin kitabıdır. Bunu da 1109 yılında, yani vefatından bir yıl önce yazmıştır. Allame'nin bazı eserleri şunlardır: 1- Bihar'ul-Envar: Hadis ve tarih ansiklopedisidir. Bu kitapta Kurân-ı Kerim'in birçok ayetlerini de tefsir etmiştir. 2- Mir'ât'ul-Ukul: Sıkat'ul-İslam Kuleynî'nin kitabının şerhidir. 3- Milaz'ul-Ahyar: Şeyh Tûsî'nin Tehzib kitabının şerhidir, 16 cilttir. 4- el-Feraid'ut-Tarife: Sahife-i Seccadiye'nin şerhidir. 5- Şerh-i Erbaîn Hadis: Seçme hadisler alanında yazıla gelmiş en güzel eserdir. 6- Hakk'ul-Yakin: İtikat konulu bir eser olan bu kitabın orijinal dili Farsça'dır. Bu konuda Allame'nin daha birçok eseri vardır. 7- Zâd'ul-Maad: Amel ve duaların aylara göre dağılımını içeren bu kitap da Farsça'dır. 8- Tuhfet'uz-Zair: Ziyaret hakkındadır, orijinal dili Farsça'dır. 9- Ayn'ul-Hayat: Vaizler ve hikmetli sözler içerir. Ayetlerin yanı sıra mâsumların (a.s) da sözlerinden derlenmiştir, Farsça'dır. 10- Sırat'un-Necat 11- Hilyet'ul-Muttakîn: İnsanların günlük olarak ve hayatları boyunca yapmaları gereken sünnet amelleri ve bunların âdâbını içerir. 12- Hayat'ul-Kulub: Peygamberler tarihi yanı sıra Ehl-i Beyt (a.s)'ın da hayatlarını konu alan bu kitap 5 cilt olup orijinal dili Farsça'dır. 13- Mişkat'ul-Envar: Hayat'ul-Kulub'un özetidir. 14- Cila'ul-Uyun: Ehl-i Beyt (a.s)'ın tarihini ve musibetlerini içerir; Farsça'dır. 15- İmam-ı Zaman Hz. Mehdi (a.s)'ın Tevkiat-ı Şerif'i, tercümesi ile beraber. 16- Özel hadislerin tercümesi, Tevhid-i Mufaddal gibi. 17- Duaların ve ziyaretlerin tercümesi hakkındaki kitapları büyük ziyaret ve sanat duası gibi. 18- Çeşitli mevzular hakkındaki risaleleri, çeşitli ayetlerin tefsirleri, birçok alimin hayatları ve hal tercümeleri. Çok uzun ve sıkıcı olmasın diye biz bunların birçoğunun adını tek tek zikretmekten sakınıyoruz. Allame'nin eserlerinde dikkatimizi çeken nokta şu ki, eserlerinin çoğu Farsça'dır. Bunun manası şu ki, hitap ettiği toplum Fars olduğu için onları hidayet ve irşat etmek için onların kendi dilleriyle konuşmuş ve kendi dilleriyle yazmıştır. VefatıAllame'nin aydın ömrü, 73 yıl etrafına ışık tuttuktan sonra 27 Ramazan 1110 h.k. tarihinde İsfahan'da söndü ve cihan, bu büyük alimin feyzinden mahrum oldu. Allame öldüğü gün yarım kalan birçok işleri vardı ki daha onları tamamlayamamıştı. Bunlardan bazıları; Bihar'ul-Envar'ın tekmilesi, Müstedrek'ül-Bihar'dır. Ama bu hak yolun yolcuları, seçilmişleri, alimleri, onun yolunu devam ettirdiler. Ne var ki bir alimin yerinde açılan boşluğu hiçbir şey ve hiçbir kimse dolduramaz. SIKAT'UL-İSLAM KULEYNÎDoğumuSıkat'ul-İslam, pirlerin piri Muhammed bin Yâkup bin İshak Kuleynî Razî, küçük gaybet döneminde, ikinci asrın ikinci yarısında ve üçüncü asrın birinci yarısında Şianın en büyük muhaddislerinden idi. On birinci mâsum imamın (a.s) döneminde Rey Şehri'nin 38 km. uzaklığındaki Kuleyn Kasabası'nda doğdu. Ehl-i Beyt aşkıyla dolu, sımsıcak bir ailede dünyaya geldi. AilesiBabası Yâkup bin İshak; çok pak, temiz ve fazilet dolu bir kimseydi. Daha küçük yaştaki oğlunun talim ve terbiyesini kendirinci mâsum imamın (a.s) döneminde Rey Şehri'nin 38 km. uzaklığındaki Kuleyn Kasabası'nda doğdu. Ehl-i Beyt aşkıyla dolu, sımsıcak bir ailede dünyaya geldi. AilesiBabası Yâkup bin İshak; çok pak, temiz ve fazilet dolu bir kimseydi. Daha küçük yaştaki oğlunun talim ve terbiyesini kendisi üstlendi ve amel diliyle ona İslamî ahlak, edep ve erdemi öğretti. Yakup bin İshak'ın kabri, Hasan Âbat Şehri'nin yakınlarındaki Kuleyn Kasabası'nda asırlardır Şiaların ziyaretgâhıdır. Kuleynî'nin dayısı da büyük muhaddislerden ve Ehl-i Beyt âşıklarındandır. Onun talim ve terbiyesinde çok etkili olmuştur. Bu büyük alim ki "Alan" adını taşıyordu, hac seferinde Beytullah'ın ziyaretine giderken şehit düşmüştür. Kuleynî, çocukluk döneminde babası ve şehit dayısının huzurlarından gerekli istifade ve ilimler kazandıktan sonra tahsilini tekmil etmek için o zamanda önemli bir ilmi kariyere sahip olan Rey Şehri'ne hicret etti. Rey ŞehriRey Şehri, o zamanlar İran'ın kalbi konumundaydı. İsmailiye, Şafiî, Hanefî, ve Şia mezheplerinin görüşlerinin ve fetvalarının çıktığı yer haline gelmişti. Kuleynî, bu mekteplerle tanıştığı gibi, Şialığı asıl mahiyetinden çıkarabilecek hareketlerin de olduğunu fark etti. Doğrusu Kuleynî, derdi anladı, dermanı yapmaya koyuldu. Ona göre bu düzensizliklerin tek çaresi, Ehl-i Beyt (a.s)'ın sözlerine dönmek idi. Kuleynî, bu inişli-çıkışlı ve çekişmeli dönemde kendini arındırarak hadisleri toplamaya karar verdi. Onun için de Ebul Hasan Muhammed bin Esedî Kûfî gibi alimlerin önünde diz çökerek hadis yazmaya, araştırmaya ve incelemeye koyuldu. Kum Şehri'ne HicretiKuleynî'nin asrını, "hadis asrı" olarak adlandırmak gerekir. O dönemde hadis yazmak, okumak, ezberlemek için bir hareket başlamıştı. Bu hareket baştan başa İslam beldelerini kapsamıştı. Bu arada Kuleynî'yi de hadise susayan âşıklardan birisi sayabiliriz. Kuleynî, zamanını ve konumunu çok iyi bildiğinden ve bu asrın Şia için bir dönüm noktası olduğundan, eğer hadis ve rivayetler bu buhranlı dönemi geçirirse artık karışıklıktan ve sapmadan mâsum kalacağını iyi kestirdiği için yeni kurulan ve çok cazibeli olan Rey Şehri'ni terk ederek hadisleri toplamak için Kum Şehri'ne hicret etti. Büyüklerin HuzurundaKuleynî, Kum'a geldiğinde meşhur hadis alimlerinin hakim olduğu bir dönemdi. Bunların başta gelenlerinden Ahmed bin Muhammed bin İsa Eş'arî'dir ki, onun Ehl-i Beyt'e olan aşkı, takva ve fazileti hiç kimseden saklı değildir. Kuleynî bu büyük zatla beraber "muallim" adıyla meşhur olan başka bir alimden de istifade etti. Şeyh Tûsî, Rical kitabında bu muallimi şöyle tanıtır: "O, İmam Hasan Askerî (a.s)'ın yarenlerinden, o hazretin huzuruna varma şerefine nail olmuş Ahmed bin İdris Kummî'dir." Necaşî şöyle der: "Bu seçkin adam, İmam Hasan Askerî (a.s)'ın talebelerinden ve Kuleynî'nin üstadı olduğundan muallim adıyla meşhur olmuştur." Kuleynî başka bir alimden daha istifade etmiştir ki ilim ve irfanda benzeri çok az olan birisidir. Bütün tarihçilerin saygıyla andığı ve İmam Hasan Askerî (a.s)'ın yarenlerinden sayılan bu zat-ı muhterem Abdullah bin Câfer Himyerî'dir. Himyerî'nin birçok telifleri vardır. Ancak bu kıymetli alimden Kurb'ul-İsnad'dan başka kitabı bize ulaşmamıştır. Kurb'ul-İsnad, bir hadis kitabıdır. Senedi mâsumlara dayanır. Kuleynî, bunlardan başka alimlerden de istifade etmiştir. Onların bazılarının adını üstatları bölümünde zikredeceğiz. Bir Başka HicretiKum Şehri her ne kadar Şianın merkezi konumunda idiyse ve Ehl-i Beyt'in (a.s) sözlerine susayanları doyuruyorduysa da Ehl-i Beyt (a.s) kaynağından akan bu tertemiz suya doymak bu nurlu haremi terk etmek zorunda kaldı ve tüm güzellikleriyle bu şehri bırakıp başka köylere ve şehirlere doğru hareket etti. Kuleynî birçok köy ve şehir dolaştı. Her nerede Ehl-i Beyt'ten bir hadis ve bir hadis ravisi görseydi onun önünde saygıyla eğilir, o hadisleri ondan öğrenir, daha sonra da başka bir diyara giderdi. Kûfe, Kuleynî'nin dolaştığı şehirlerden biridir ki o zamanlar en önemli ilim merkezlerinden biri sayılırdı. Kûfe'de İbn-i Ukde vardı ki hadis hafızı idi. Birçoklarını bu şehre, kendine doğru çekerdi. O, yüz bin hadisi senetleriyle birlikte ezberlemişti. Birçok kitap yazdı. Bunlardan en önemlisi Rical-ı İbn-i Ukde'dir. Bu kitapta İmam Câfer Sâdık (a.s)'ın dört binden fazla öğrencisinin adını kaydetmiş ve İmam Câfer Sâdık (a.s)'tan çokça hadis nakletmiştir. Bu kitap, Şeyh Tûsî'nin zamanına kadar kalıyordu. Ama maalesef daha sonra onunla beraber birçok Ehl-i Beyt kültür hazinesi kayboldu. Sıkat'ul-İslam Kuleynî, onlarca köy ve şehir dolaştıktan ve onlarca üstadın huzurundan hadisler öğrendikten sonra Bağdat'a vardı. Kuleynî'nin yolculuk müddetinin ne kadar olduğu kesin değildir. Ama her gittiği yerde ilmî kariyeri o kadar parlak ve şeffaftı ki, onu gerçek bir Şiî alimi ve Ehl-i Beyt âşığı olarak tanıyorlardı. Artık o, bir yabancı gibi Bağdat'a gitmiyordu. Onunla iftihar eden Şialar onun gelmesini bekliyorlardı ve hatta Ehl-i Sünnet'e mensup kimseler dahi onu büyük bir zat bilip onu görmeye geliyorlardı. Onun takvası, ilmi ve fazileti kısa bir zamanda her tarafa yayıldı. Öyle ki, Ehl-i Sünnet alimleri bile ilmî konularda çıkmaza girdiklerinde onun huzurundan istifade edip fetva istiyorlardı. Bu nedenle ona Sıkat'ul-İslam lakabını verdiler. O, İslam tarihinde bu lakapla adlandırılan ilk alimdir. İlmî MakamıKuleynî'nin Ehl-i Sünnet arasında o kadar azâmeti vardır ki, İbn-i Esir, Resulullah (s.a.a)'den şöyle bir rivayet nakleder: "Allah-u Taâla her asrın başında, dinini ihya edecek ve yüceltecek bir şahıs seçer ve hadis hakkında şerh verir" ve şöyle der: Şia Mektebi'nin birinci asırdaki ihya edeni Muhammed bin Ali İmam Bâkır (a.s), ikinci asrın başında Ali bin Mûsa İmam Rıza (a.s), üçüncü asrın başında Ebu Câfer Muhammed bin Yakup Kuleynî Razî'dir. Rahatlıkla diyebilirim ki Kuleynî, kendi asrının en büyük insanı, en düşünürü, en alimi ve dahisidir." Muhaddislerin, büyük alimlerin, müfessirlerin, hatta İmam-ı Zaman (a.s)'ın dört özel naibinin yaşadığı 69 yıllık küçük gaybet döneminde ki her dördü de büyük fakih ve muhaddis idiler ve Şiaların nezdinde özel bir yerleri vardır. Yine de herkesten daha meşhur Şia ve Sünnî camiasında en iyi tanınan bir çehre idi. Açıkça Ehl-i Beyt Mektebi'ni ve Ehl-i Beyt'in faziletlerini halka beyan ediyordu. Bütün halk tabakaları onu doğru, adil, hadis konusunda uzman olarak tanıyorlardı. Yazdıklarına göre Şia-Sünnî herkes, ondan fetva talep ediyorlardı. Bu konuda her iki fırkanın güvendiği bir şahsiyet idi. O, bir hadisçide olması gereken emin, adil, takvalı, zekî, titiz ve dikkatli olma şartlarının hepsini taşıyor ve hadisçilerin en başta geleni olmuştu. Düşünürler Açısından Kuleynî1- Necaşi: "O kendi zamanında Rey'de Şiaların şeyhi ve lideriydi. Herkesten daha çok hadis yazmış ve herkesten daha güvenilirdir." 2- İbn-i Tâvûs: "Güvenirliği ve emanete sağlamlığında herkes ittifak etmiştir." 3- İbn-i Esir: "O üçüncü asırda Şialığa yeni bir hayat kazandırdı. O mezhepte meşhur en büyük alimlerdendir." 4- İbn-i Hacer Askalanî: "Kuleynî, Muktedir Abbasî döneminde Şiaların büyüklerinden ve liderlerinden idi." 5- Muhammed Takî Meclisî: "Hak budur ki Şia alimleri arasında Kuleynî gibisi daha gelmemiştir. Her kim onun kitabında rivayetlerin tertip ve düzeninde dikkat ederse Allah-u Taâla tarafından teyit edildiğini görecektir." ÜstatlarıKuleynî, asrında her birisi bir dahi olan ulemanın huzurlarından istifade etmiştir, ki bunlardan bazıları şunlardır: 1- Ebul Hasan Muhammed bin Esedî Kûfî 2- Ahmed bin Muhammed İsa Aş'ekî 3- Ahmed bin İdris Kûmmî 4- Abdullah bin Câfer Himyerî 5- Ahmed bin Muhammed bin Asım Kûfî 6- Hasan bin Fazl bin Zeyd Yemanî 7- Muhammed bin Hasan Saffar 8- Muhammed bin Ziyad Âdemî Razî 9- Muhammed bin İsmail Nişaburî 10- Ahmed bin Mihran TalebeleriHicrî kamerî dördüncü asrın İran ve Irak'taki en büyük alim ve fakihleri, hatta Şianın önde gelen alimleri Kuleynî'nin talebeleridir. Bunlardan bazıları şunlardır: 1- İbn-i Ebi Rafi 2- Ahmed bin Ahmed Katib-i Kûfî 3- Ahmed bin Ali bin Said Kûfî 4- Ebu Galip Ahmed bin Muhammed Zürarî 5- Câfer bin Muhammed bin Kavliveyh Kummî 6- Ali bin Muhammed bin Mûsa Dakkak 7- İbn-i Zeynep adıyla meşhur Muhammed bin İbrahim Nûmanî: (İbn-i Ebi Zeynep) özel öğrencilerindendir ki ilk kez Kafî kitabından nüsha almış. 8- Muhammed bin Ahmed Sinanî Zahirî (Reyli) 9- Muhammed bin Ali Macileveyh 10- Muhammed bin Muhammed bin Âsım Kuleynî 11- Hârun bin Mûsa Eserleri1- Kitab-ı Kafî: Kuleynî'nin en meşhur ve çok kıymetli bu kitabı, onun en büyük çalışmalarından biri olmasıyla beraber İslam aleminde hadis dalında bundan daha muteber ve güvenilir kitap yoktur. İmam-ı Zaman Hz. Mehdi (a.s)'ın (Allah zuhurunu acil etsin) bu kitap hakkında bir cümlesi vardır. Buyuruyor ki: "Kafî, Şialarımıza kafidir." Ayrıca Kafî, dört kaynak kitaptan birincisidir. 2- Kitab'ur-Rical 3- Kitab'ur-Red ber Kıramata 4- Kitab-u Resail-i Eimme (a.s) 5- Kitab-u Tâbir'ir-Rûya 6- Mecmuat'uş-Şiir: Ehl-i Beyt (a.s)'ın fazilet ve menkıbeleri hakkında şairlerin söylemiş oldukları şiirleri içerir. Şeyh Kuleynî Berraklığın PınarıŞianın hadis asrındaki özel metodu, yaratıcılığı ve yorulmak bilmeyen telaşına ilaveten, o hadisleri kendi asrındaki üstatlarından sonraki nesillere ulaştıran sağlam bir köprüdür de. Doğrusu Kuleynî, asrının özetidir. Kuleynî'den söz edildiğinde bütün güzelliklerden, letafetlerden, faziletlerden söz edilmiştir. Şianın ilim, irfandaki azminden, kararlılığından söz edilirse Kafî'den söz edilmiştir. Kafi'den söz edildiğinde Ehl-i Beyt (a.s)'ın kelamının ıtır kokusundan ve Peygamber'in (s.a.a) unutulmuş emanetinden söz edilmiştir ki, buyurmuşlardır ki: "Aranızda paha biçilmez iki emanet bırakıyorum; biri gökten yer arasında salınan Allah'ın paha biçilmez kitabı, diğeri ise itretim Ehl-i Beyt'imdir. Eğer bu ikisine sımsıkı sarılırsanız asla sapıklığa düşmezsiniz. Bunlar, Kevser Havuzu'nda bana ulaşıncaya dek asla birbirlerinden ayrılmazlar." Şeyh Kuleynî, yani Kafî, yani Ehl-i Beyt'in tertemiz pınarlarından sîrap olan, yani tatlı Kevser Havuzu, tarihin çöl kültüründe, yani Ehl-i Beyt dostlarının berrak pınarları. Yıldızların Kaydığı YılYıldızların döküldüğü yıl, Allah kullarının yıllarca çektikleri zahmet ve olumsuzluklardan sonra Allah'ın verdiği emaneti sapasağlam O'na teslim ettikleri an görmeye değer. Allah (c.c), böyle insanların gözlerinde dalgalanır, vasıflanamaz bir hafiflik onları sarar, onlar mâşukları görmek için sabırsızlanırlar. Kuleynî, ömründen 70 yıl geçiyordu, 20 yıldan fazla Kafî için çektiği zahmet ve telaştan sonra mâbudu ile mülakatın eşiğindedir. O, kendisinde bir rahatlık hissediyordu ki fedakârlık, vazifeyi eda etme rahatlığıydı bu. Gerçi o, dünya kafesinde yaşıyordu ama, cennet fezasından teneffüs ediyordu. Zira, ömrünün tümünü Ehl-i Beyt'in (a.s) kelamıyla geçirmişti. Görevini yerine getirmek için her türlü zahmete katlanmıştı. Biz toprağa bağlılar için topraktan kopmanın tazeliği vardır. Ama Kuleynî gibileri için değil. Zira o, hiç toprağa bağlanmazdı ki toprak diye bir sınır olsun. O, mâbuduna kavuşmak için acele ediyordu. Sene 329, "yıldızların kaydığı" bir yıl oldu. O yıl ki, yıldızlar döküldü ve bu toprak aleminin ilim âsumânı yıldızsız kaldı. Evet, bu yılda büyük Şia alimi, Şâban Ayı'nda fani dünyaya veda etti. Bağdat'ın en büyük alimi Ebu Kırat ona namaz kıldı. Şialar kederli gönülleri, yaşlı gözleriyle, saygıyla o ilahî insanı Bağdat'ta Bâb-ı Kûfe'de toprağa verdiler. Bu yılda İmam-ı Zaman (a.s)'ın son naibinin (Ali bin Muhammed Samurî) ölümüyle de küçük gaybet dönemi sonar erdi. Ona selam olsun doğduğunda, İslam dünyasında güneş gibi parladığında ve Rabb'inin huzuruna çıktığı zaman. HASAN BİN ŞÛBE HARRANÎDoğumuEbu Muhammed, Hasan bin Ali bin Hüseyin bin Şûbe Harranî Hacebî, Şianın dördüncü asırdaki en aydın çehrelerinden biridir. O, Şeyh Saduk (ö: 381) ile aynı devredir. Muhammed bin Humam'dan (ö: 336) rivayet eder ve Şeyh Tûsî'nin (ö: 413) üstatlarındandır. Hasan Ali, Muhammed (s.a.a) âşıkları olan bir ailede eğitildi ve küçük yaştan Ehl-i beyt'in sevgisi onun kalbine yerleşti. O, şimdiki Suriye'nin Halep Şehri'nin kasabalarından olan Harran'da doğdu. Halep, o zamanın en önemli ve büyük şehirlerinden ilim merkezi olan bir şehirdi. Bu şehir İslam alemine çok büyük alimler yetiştirmiştir ki bunlardan birisi de Hasan bin Ali bin Şûbe'dir. ŞahsiyetiEbu Muhammed Hasan bin Şûbe, kendi zamanında Şianın büyük alim ve fakihlerinden biriydi. O, Şianın büyük ravilerinden sayılır. Kitapları o zamandan beri alim ve araştırmacıların önem verdikleri arasındadır. Onun rivayetleri, Şianın Vesail'uş-Şia, Bihar'ul-Envar gibi önemli kaynak kitaplarında da yer almıştır. Şeyh Hür Âmulî'nin sözü: Şeyh Hür Âmulî Emel'ul-Âmal kitabında onun hakkında şöyle der: "Ebu Muhammed, Hasan bin Ali bin Şûbe, çok değerli ilim adamı ve büyük bir muhaddistir." Allame Meclisi'nin sözü: Allame Meclisî onun hakkında şöyle der: "Onun Tuhef'ul-Ukul kitabı fazlını, ilmini, büyüklüğünü gösteren en güzel şahittir." Allame Hansarî'nin sözü: Ravzat'ul-Cennât adlı kitabın sahibi Merhum Allame Hansarî, onun hakkında şöyle der: "Büyük muhaddis Hasan bin Ali bin Hüseyin bin Şûbe Harranî Halebî; düşünür, fakih, araştırmacı ve en ileri gelen şahsiyetlerdendir. O öyle bir kitap telif etmiştir ki Şianın büyük alimleri, fakihleri ve araştırmacıları ona itimat etmişlerdir." ÜstadıEbu Ali Muhammed bin Humam Bağdadî (ö: 336) TalebesiÖnde gelen talebesi, güneş gibi parlayan Şeyh Mufid Muhammed bin Muhammed bin Nûman'dır (ö: 413 h.). EserleriOnun en kıymetli eserlerinden Tuhef'ul-Ukul kitabıdır ki ulemanın çoğu, ona önem vermiştir. Bu eser, Türkçe'ye de çevrilmiş, iki kez basılmıştır. Birincisi Arapça'sıyla beraber, ikincisi de sadece Türkçe olarak basılmıştır. et-Temhis kitabını da ona isnat edebiliriz. Zira bu kitabı Ebu Ali Muhammed bin Humam'dan nakletmiştir. Bazı alimler kendi kitabı olduğuna kanaat getirmişlerdir. KUTBUDDİN RAVENDÎDoğumuŞeyh Kutbuddin Ebul Hasan veya Ebul Hüseyin Said bin Abdullah Hüseyin bin Hibetullah bin Hasan Ravendî Kâşânî, büyük ve değerli alim, muhaddis, müfessir, mütekellim, fakih, filozof ve tarihçidir. Hicrî kamerî 6. asırda Şianın en ünlü alimidir. Genellikle ona, büyük babasına isnaden Said bin Hibetullah Ravendî derler. Kâşan'ın Ravend kasabasında doğdu. Babası ve büyük babası, zamanlarının büyük alimlerinden idiler. Talebelik Dönemiİlkokul tahsilini babasının yanında yaptı. Daha sonra Ebu Ali Tabersî, İmaduddin Taberî ve Seyit Murtaza Kazî'nin derslerine katıldı. Ardından Âl-i Muhammed (s.a.a)'in haremi olan Mukaddes Kum Şehri'ne geldi. Oradaki büyük alimlerden kısa bir müddet istifade ettikten sonra kendisi parlayan yıldızlar arasına girdi. İlmî ŞahsiyetiŞeyh Kutbuddin, eserlerinde çeşitli mevzuları ele alarak tefsir ilminde, fıkıhta, hadiste, felsefede, kelam ve tarihte çeşitli telifler yaptı. Genellikle girdiği mevzuların tüm yönlerini ele almış, incelemiş ve yüzeysel olarak geçmemiştir. Genellikle bir konuda muhalif ve muvafık herkesin görüşünü nakletmiş, zira hakkı hak olduğu için isteyip ve seçtiğinden insaf ile araştırmıştır. Onun için tanıtmaya çalışanlar onun büyüklüğüne ve yüceliğine değinmeden geçmezler. Onun eserlerinde üstün zekâsı ve dahiliği hemen göze çarpmaktadır. Yazdığı kitaplarda derin araştırmalar yapmış, çekici ve güzel neticelere değinmiştir ki kendisinden önce birçok ilim ehline gizli kalmıştır. ÜstatlarıÜstatlarından bazıları şunlardır: 1- Babası 2- Şeyh Ebu Ali Fazl bin Hasan Tabersî (Mecma'ul-Beyan'ınsahibi) 3- İmaduddin Muhammed bin Ebul Kâsım Taberî 4- Sefiyuddin, Seyit Murtaza bin Dâî Razî ve kardeşi SeyitMüçtebâ 5-Seyit Ebu Samsam, Zülfikar bin Muhammed bin Mâbed Hüseynî 6- Şeyh Ebu Câfer Halebî 7- Muhammed bin Hasan (Hace Nasruddin Tûsî'nin babası) 8- Ebu Abdullah, Hasan Müeddep Kummî 9- Ebul Kâsım, Hasan bin Muhammed Hadikî 10- Ebu Mensur, Şehriyar bin Şirveyh bin Şehriyar Deylemî Talebeleri: 1- Nasruddin Hüseyin bin Said Ravendî (oğlu) 2- Zahiruddin Muhammed bin Said Ravendî (oğlu) 3- Kadı Ahmed bin Ali bin Abdulcabbar Tûsî 4- Fakih Ali bin Muhammed Medainî 5- Kadı Cemaluddin Ali bin Abdulcabbar Tûsî 6- Fakih İzzuddin Muhammed bin Hasan Alevî Bağdadî 7- Zeynuddin Ebu Câfer Muhammed bin Abdulhamid bin Mahmud Davidar 8- Reşiduddin Muhammed bin Ali bin Şehrâşub Mazenderanî 9- Şeyh Müntahabuddin EserleriKutbuddin'in eserleri altmıştan fazladır. Muhtelif dallarda bazıları şunlardır: 1- Fıkh'ul-Kurân 2- Şerh-i Ayat'ul-Ahkam 3- İhkam'ul-Ahkam 4- İhtilaf beyn-i Mufid ve Murtaza fi Bâzı Mesail'il-Kelamiyye 5- Esbab'un-Nüzul 6- el-Ağrab fi'l-Îrab 7- Elkab'ur-Resul ve Fatıma ve'l-Eimme (a.s) 8- el-İncaz fi Şerh'il-İcaz fi'l-Faraiz 9- Tehafet'ul-Felasife 10- Cevahir'ul-Kelam fi Şerh-i Mukaddimet'il-Kelam VefatıKutbuddin Ravendî, 573 h.k. yılında Kum Şehri'nde gözlerini dünyaya kapadı. Kabr-i şerifi Hz. Mâsume'nin (s.a) kubbesinin büyük avlusundadır. ALLAME HİLLÎDoğumuHasan bin Yûsuf bin Ali bin Mutahhar Hillî, Allame Hillî diye meşhurdur. 29 Ramazan 648 h.k. tarihinde Hille'de doğdu. TahsiliO, ilmî ve manevî bir ailede doğdu. Küçük yaştan ilim ve kemal kazanmaya koyuldu. Arap edebiyatını ve ilköğrenim derslerini babasından aldı. O dönemlerde yaygın olan dersleri de hem babasından, hem de akrabalarından dayısı Muhakkik Hillî'den, annesinin amcası bir ailede doğdu. Küçük yaştan ilim ve kemal kazanmaya koyuldu. Arap edebiyatını ve ilköğrenim derslerini babasından aldı. O dönemlerde yaygın olan dersleri de hem babasından, hem de akrabalarından dayısı Muhakkik Hillî'den, annesinin amcası oğlu Şeyh Necibuddin Yahya bin Said ve Seyit Ahmed bin Tâvûs, Rızauddin Ali bin Tâvûs ve meşhur Hekim bin Meysem Bahranî'den (Şerh-i Nehc'ül-Belaga'nın sahibi) öğrendi. Daha buluğ çağına ermeden müçtehitlik makamına nail oldu. İşte o yaşlardan ilmi, fazileti, üstünlüğü ve dahiliği ile tanındı ve aydın bir geleceği olacağı ortaya çıktı. Allame'nin Yaşadığı DönemAllame Hillî, kendi doğduğu memleketinde büyüdü, okudu ve yaşadı. Ancak o zaman İran, Moğolların zulüm ateşi altında yanıyordu. İlmî ŞahsiyetiO, zamanının dahisiydi. Fıkıh, usul-u fıkıh, kelam, mantık, felsefe, rical ve daha birçok dallarda kitaplar yazmıştır. Yüze yakın eseri, el yazması veya basılmış halde belirlenmiş. Bunlardan bazıları Tezkiret'ul-Fukaha gibi eseri tek başına onun ne kadar üstün zekâya sahip olduğuna en güzel şahittir. Allame fıkıhta dayısının talebesi, mantık ve felsefede Hace Nasruddin Tûsî'nin talebesi idi. Ayrıca Ehl-i Sünnet fıkhını da Ehl-i Sünnet alimleri nezdinde öğrenmişti. Üstatları1- Hace Nasruddin Tûsî 2- Muhakkik Hillî 3- Şeyh Sediduddin Yûsuf (babası) 4- Seyit Ahmed bin Tâvus 5- Seyit Ali bin Tâvus 6- İbn-i Meysem Bahranî 7- Şeyh Necibuddin Yahya bin Said 8- Şeyh Takiyuddin Abdullah bin Câfer bin Ali Sabbag Hanefî Talebeleri1- Kendi oğlu Fahruddin Muhammed 2- Şeyh Ebul Hasan Mezîdî 3- Kutbuddin Razî (Şemsiyye kitabının şarihidir) 4- Seyit Ahmed bin İbrahim bin Zühre EserleriHatırlatıldığı üzere Allame'nin yüze yakın eseri bulunmaktadır. Bunlardan en önemlileri: 1- el-İrşad 2- Tebsiret'ul-Mutaallimîn 3- el-Kavaid 4- el-Tahrir 5- Tezkiret'ul-Fukaha 6- Muhtelef'uş-Şia 7- el-Munteha 8- Şerh'ut-Tecrid 9- Minhac'ul-İstikamet 10- Telhis'ul-Keşşaf VefatıMukaddes şer-i İslam'ı ihya etmek için bir ömür çalıştıktan sonra 19-20 Muharrem 726 h.k. yılında vefat etti. Kabri Necef'te, müminlerin emiri Hz. Ali (a.s)'ın türbesindedir. MUHAMMED BİN MESUD AYYAŞÎDoğumuMuhammed bin Mesud bin Muhammed bin Ayyaşî Semerkandî Kûfî, künyesi Ebu en-Nazr, "Ayyaşî" diye meşhur, büyük fakih ve alimdir. Fıkıh, edebiyat, hadis ve tefsir dallarından uzmandı. O, merhum Sıkat'ul-İslam Kuleynî'nin zamanının büyüklerinden, fakihlerinden ve Kuleynî'nin de üstadıydı. Saadet YolundaAyyaşî, doğum yeri olan Semerkand ve Buhara ki genellikle Ehl-i Sünnet fıkhına tabî idiler. O da Ehl-i Sünnet fıkhının takipçilerindendi. Ama mütalaa ve araştırmalar neticesinde feyizler dolusu Caferî fıkhına girmek, ona nasip oldu. Babasından kalan üç yüz bini aşkın dinarı ilim ve hadis yayma yolunda infak etti. Diyorlar ki evi cami gibiydi. Kârîler, muhaddisler, alimler, talebeler ve müfessirlerle doluydu. O evde kimi telifle, kimi tashihle, kimi tatbikle, kimi şerh ve haşiye yazmakla meşgul idiler. Onun iki çeşit toplantısı vardı. Biri avam ve normal halk idi. Diğeri alim, ulema ve hevas ile idi. Reyhanet'ul-Edeb'in sahibi merhum Müderris, onun hakkında şöyle yazar: Meşhur Rical'ın yazarı Keşşî, Ayyaşî'nin talebelerindendir. Ondan rivayet nakleder. Ayyaşî ilimde, fazilette, idrakte, edebiyatta ve daha birçok alanda zamanının dahisi idi. Ayyaşî'nin tıp, astronomi, fıkıh ve kifayet dallarında 200 ciltten fazla kitabı vardır. İbn-i Nedim el-Fihrist kitabında 150'den fazlasını zikretmektedir. Önemli eserlerinden yazdığı tefsirdir ki, mâsum imamlardan gelen hadisler ışığında yapılan bir tefsirdir. Tefsir-i Fırat ve Ali bin İbrahim'in tefsirine benzemektedir. ez-Zeria'nın sözü: Büyük Allame Merhum Hacı Ağa Büzürg Tahranî, onun hakkında şöyle der: "Tefsir-i Ayyaşî'nin sahibi çeşitli dallarda iki yüzü aşkın kitap kaleme almıştır. O, Keşşî'nin hadis üstadı ve merhum Kuleynî ile aynı devredirler. Oğlu Câfer, onun kitaplarından rivayet eder ki onlardan birisi de şu tefsiridir." EserleriÖnemli eserleri şunlardır: 1- Kitab'ut-Tefsir 2- el-Maarîz 3- Kitab'uş-Şiir 4- el-Enbiya ve'l-Evliya 5- Sîret-u Ebî Bekr 6- Siret-u Ömer 7- Siret-u Osman 8- Mekke ve'l-Harâm 9- es-Salât 10- et-Taharet 11- Muhtasar'us-Salât 12- Muhtasar'ul-Hayız 13- el-Cenaiz 14- Muhtasar'ul-Cenaiz 15- Menasik 16- el-Alim ve'l-Mutaallim 17- ed-Daavat 18- ez-Zekat 19- el-Eşribe 20- Hadd'uş-Şar'il-Azahî VefatıÂlam'ın sahibi Zerkulî, onun vefat tarihini 320 h.k. olarak kaydetmiştir. ALİ BİN YÛSUF BİN MUTAHHAR HİLLÎDoğumuRaziyuddin, Ali bin Yûsuf bin Mutahhar Hillî 11 Şevval 635 h.k. Cumartesi gecesi Hille'de doğdu. SoyuŞeyh Raziyuddin Ali, Allame Hillî'nin büyük kardeşidir. Onların babası Şeyh Sediduddin, Yûsuf bin Ali Hillî, Şianın büyük fakihlerinden ve kendi zamanında fıkıh, usulu-u fıkıh ve kelamda en meşhur alimiydi. AilesiHille Kenti, hicrî 7. ve 8. asırlarda çok kıymetli ilmî şahsiyetlerle doluydu. Onların arasında Âl-i Tâvûs ve Allame Hillî, ayın on dördü gibi parlıyorlardı ve bütün halkın hayranı olmuşlardı. Hatta onlar arasında öyleleri vardır ki Hille Kenti'nde değil de tarihte benzeri çok az bulunan şahsiyetlerdir. Allame Hillî'nin ailesinden sadece tek bir alim çıkmamış, belki o kadar büyük ve değerli alimler çıkmıştır ki onların her birine baktığında "bir köşede duran alem" gibidirler. Evet, bu aileden Sediduddin gibi baba ve babadan Allame Hillî ki fıkıh ve kelamda güneş gibi parlar, züht ve takvada Raziyuddin Hillî seyr-ü sulukta irfanın zirvesine ulaşmıştır. Allame Hillî'nin soyundan da çok değerli mücevherler çıkmıştır. Fahr'ul-Muhakkikîn gibi ki halkı hidayete davet etmede babasını takip etmiş ve ona halef-i salih olmuş. ÜstatlarıÖnemli üstatları şunlardır: 1- Muhakkik Hillî (r.a) 2- Şeyh Sediduddin Hillî (babası) 3- Bahauddin Ali bin İsa Erbilî (Keşf'ul-Gumme'nin sahibi) TalebeleriBu büyük insan, yetmiş yıl hayatı boyunca ilim ve içtihat kuşağında çok büyük alimler yetiştirmiş, bunların önde gelenleri şunlardır: 1- Fahr'ul-Muhakkikîn (Allame Hillî'nin oğlu) 2- Şeyh Kıvamuddin Muhammed Fakih (büyük oğlu) 3- Şeyh Amiduddin Ebî'l-Fevaris 4- Ali bin Hüseyin Nersî Ester Âbadî EserleriMaalesef bunca büyük ilmî makamı olmasına rağmen ve büyük kardeşlerin onlarca eseri elimize yetişmiş, ama onun sadece bir kitabı bize ulaşmıştır. "el-Aded'ul-Kaviyye fi Def'il-Mahavif'il-Yevmiyye". Bu kitap iki cilt olarak telif edilmiş, ancak ikinci cildi mevcuttur. Otuz fasıl olarak tanzim edilmiş ve her faslı ayın bir gününe tahsis edilmiştir. Birinci ciltte on beş fasıl varmış ki kaybolmuş. Hatta Allame Meclisî ve Riyaz'ul-Ulema'nın sahibi de onu bulamamışlar. Bu kitabın ikinci on beş faslını içeren ikinci cildi mevcuttur. VefatıŞeyh Raziyuddin Ali Hillî, yetmiş küsur yaşında vefat etmiştir. Ama aydınlık ilim güneşi bunların hanedanında batmamıştır. Onun ölüm tarihi net olarak elimizde değildir. Teracim kitaplarında da ona değinmemişler. Ancak, kesin olan bu ki, 8. asrın evvellerine kadar hayattaymış. Bunun delili ise şudur: 703 yılında Fazıl Nersî'ye icazet vermiş. Buna göre de 8. asrın evvellerinde hayattaymış ve yetmişten fazla yaşamıştır. ALİ BİN CÂFER (A.S)Ali bin Câfer, İmam Câfer Sâdık (a.s)'ın oğlu ve İmam Mûsa Kâzım (a.s)'ın küçük kardeşidir. Buna göre o, h.k. 2. asrın alimlerindendir. Küçük yaşta babasını kaybetti, kardeşinin himayesinde büyüdü. İslam'ın hak ve gerçek ilmini asıl kaynağı olan kardeşinden öğrendi. SoyuOna Ali bin Câfer Erizî diyorlardı. Eriz, Medine'nin mahallelerinden birinin adıdır. Ali bin Câfer ve çocukları, orada yaşıyorlardı ve Erizî seyitleri onun vasıtasıyla İmam Câfer Sâdık (a.s)'a yetişirler. AkidesiAli bin Câfer İmam Mûsa Kâzım (a.s), İmam Rıza (a.s), İmam Cevad (a.s) ve İmam Hâdî (a.s)'ın en vefalı ashaplarından ve yardımcılarından idi. O, sürekli olarak İmam Mûsa Kâzım (a.s) ile beraberdi. Yolculukta bile onunla sefere çıkardı. O hazretten muhtelif ilimler öğrendi. Onun sırdaşı ve malının koruyucusu idi. İmam Rıza (a.s)'ın imameti döneminde Vakıfiyye'nin[1] karşısında dağ gibi dayanıp durdu ve nde Vakıfiyye'nin[1] karşısında dağ gibi dayanıp durdu ve İmam Rıza (a.s'ı destekledi. İmam Cevad (a.s)'ın imameti döneminde çok yaşlı olmasına rağmen İmam'ın huzuruna giderdi. O hazret küçük bir çocuk olmasına rağmen ona saygı duyar, ayakkabılarını çiftlerdi. İtiraz edenlere derdi ki: O imamdır, herkesten üstündür. MücadelesiAli bin Câfer, 203 h.k. tarihinde kardeşi Muhammed bin Câfer ile Talibîn kıyamında ki onlarla Hârun bin Musayyib arasında çıkan bir savaştı. Kahramanca mücadele etti. ÇocuklarıOnun Muhammed, Ahmed, Hasan ve Câfer adlarında dört oğlu vardır ki Erizli seyitler onların soyundandırlar. Alimlerin SözleriŞeyh Mufid şöyle der: "Ali bin Câfer, hadis ravilerindendir. Sözleri çok metin, güvenilir ve kendisi takvalı ve fazilet sahibidir. Sürekli kardeşi İmam Mûsa Kâzım (a.s) ile beraberdi. O hazretten çokça hadis nakletmiştir." Şeyh Tûsî şöyle der: "O, çok güvenilir bir kimsedir. Keşşî, onun hakkında bir rivayet nakletmiştir ki onun inancının doinancının doğruluğuna, edep ve terbiyesine açık delildir." ÜstatlarıAli bin Câfer; İmam Câfer Sâdık, İmam Mûsa Kâzım ve İmam Rıza (a.s)'dan istifade etti ve o hazretlerden hadis nakletmiştir. Ayrıca Şehit Hüseyin bin Zeyd, Süfyan bin Uyeyne, Muhammed bin Muslim, Abdulmelik bin Kudame, Mûteb ve Ebu Said Mekkî'den hadis rivayet etmiştir. TalebeleriAli bin Câfer'in birçok öğrencisi vardı. Onlardan bazıları: Ahmed bin Muhammed bin Ebî Nasr Bezentî, Yûnus bin Abdurrahman, Ali bin Asbat, Abdulazim bin Abdullah Hasanî, Eyyüp bin Ruh ve Amreki bin Ali'dir. EserleriElimize yetişen tek kitabı Mesail-u Ali bin Câfer'dir ki İmam Mûsa Kâzım (a.s)'dan sorduğu soruları ve cevaplarını içerir. ÖlümüAli bin Câfer, dört mâsum imamın zamanında yaşadığına göre ki İmam Câfer Sâdık (a.s)'ın şehadeti 148 h.k. ve İmam Hâdî (a.s)'ın şehadeti 220 h.k'dir. O 80 yıldan fazla yaşamıştır. Bir rivayete göre onun cenazesi Kum Şehri'nde defnedilmiştir. Şimdi kubbeli ve Muhammed (s.a.a) ve soyunun âşıklarının ziyaretgâhıdır. ALİ BİN İBRAHİM KUMMÎDoğumuEbul Hasan, Ali bin İbrahim bin Haşim Kummî, Şianın 3. asır ravilerindendir. İmam Hasan Askerî'nin (a.s) yareninden ve Sıkat'ul-İslam Kuleynî'nin muteber üstatlarındandır. Çocukluk DönemiAli, çok dindar ve Ehl-i Beyt aşkıyla dolu sımsıcak bir ailede doğdu. Babası Şianın büyük ravilerindendir. O daha küçük yaştan babasının yanında Muhammed (s.a.a) ve soyunun (Allah'ın selamı onlara olsun) maarif ve ilimlerini öğrenmeye başladı. Birçok raviden hadis aldı ve kendisi de raviler arasına girdi. BabasıŞeyh Abbas Kummî el-Kina ve'l-Elkab adlı kitabında Ali bin İbrahim'in babası İbrahim bin Haşim'in ilmi ve fazileti hakkında şöyle diyor: "O, Kum'un en büyük ve en kıymetli ravilerindendir. O, Kûfelilerin ravilerini Kum'da yayan ve nakleden ilk ravidir. Hakikatte o, Kumluların şeyhi ve ünlüsüdür." ŞahsiyetiAli bin İbrahim Kummî, Şiaların en büyük ve en güvenilir ravileri arasındadır. Ondan 7140 hadis rivayet edilmiştir ki 6214'ünü babası nakletmiştir. O, alimler ve fakihler arasında özel bir konuma sahiptir. Merhum Kuleynî, Kafî kitabındaki hadislerin çoğunu ona isnat eder. O, Kum'daki ilk ravilerden ve Kum'daki üstatların şeyhi olarak bilinmektedir alimler arasında. Necaşinin sözü: Necaşi, onun hakkında şöyle der: "Ali bin İbrahim, hadis naklinde güvenilir, sağlam ve imanında kâmil, doğru inanan ve doğru hareket edendir. O, bir hayli rivayet üstatlarından duymuş ve nakletmiştir. Âlam'ul-Vera'nın sahibinin sözü: Merhum Tabersî buyuruyor: Âli bin İbrahim, Şianın en büyük ravilerindendir ki İmam Hasan Askerî (a.s)'ın zamanında yaşıyordu. Muhammed bin Yâkup Kuleynî "Kafî" kitabında ondan çok sayıda rivayet nakleder." ÜstatlarıAli bin İbrahim, Şianın çok büyük ve muteber ravilerinden istifade etmiştir. Bunlardan: 1- Babası, İbrahim bin Haşim 2- Kardeşi, İshak bin İbrahim bin Haşim 3- Muhammed bin İsa 4- Ahmed bin Muhammed bin Halid Bergî 5- Eyyüp bin Ruh 6- Ahmed bin İshak bin Sâd 7- Ahmed bin Muhammed 8- İsmail bin Muhammed Melekî 9- Hasan bin Muhammed 10- Hasan bin Mûsa el-Hişâb Talebeleri1- Sikat'ul-İslam Muhammed bin Yakup Kuleynî 2- Kâsım bin Muhammed 3- Ahmed bin Ziyad bin Câfer Hemdanî 4- Hasan bin Hamza Alevî 5- Muhammed bin Mûsa bin Mütevekkil Eserleri1- Nevadir'ul-Kurân 2- Nasıh ve Mensuh 3- Kurb'ul-İsnad 4- eş-Şerayî 5- el-Hayız 6- et-Tevhid ve'ş-Şirk 7- Fezail-u Emir'il-Müminin (a.s) 8- el-Magazî 9- el-Enbiya 10- el-Muşezzer 11- el-Menakıb 12- İhtiyar'ul-Kurân AHMED BİN ALİ NECAŞÎDoğumuAsıl adı Ahmed bin Ali bin Ahmed bin Abbas bin Muhammed bin Abdullah bin İbrahim bin Muhammed bin Abdullah Neccaşî'dir. 372 h.k. tarihinde Kûfe'de doğdu. Babası, hadisçi ve Şianın büyük alimlerinden idi. Araştırmacılara göre onun künyesi Ebul Hasan'dır. Bazıları yanlışlıkla onun künyesini Ebul Abbas diye de zikretmişlerdir. Lakabı ise Necaşî'dir. (Necaşî ve Nicaşî diye de okuyanlar vardır. Daha fesih olanı Nicaşî'dir) AilesiBüyük babası Abdullah Necaşî'dir ki Ahvaz valisi idi. İmam Câfer Sadık (a.s)'a mektup yazmıştılar ve İmam da cevabında ona Risale-i Ahvaziyye'yi yazmıştır. O, Kûfeli ve Esedî boyundandır. Kendi zikrine göre soyu Adnan'a yetişir. Onun ailesi, Âl-i Ebî Simal, Kûfe'nin ileri gelenlerinden ve eskiden beri halkın saygı duyduğu bir ailedir. SeyahatiAhmed bin Ali Necaşî, ömrünün çoğunu Bağdat'ta geçirmiştir. Birkaç kez yolculuğa çıkmış ve Mukaddes mekânları ziyarette bulunmuştur. 400 h.k. yılında Necef-i Eşref'e yolculuk yapmış ve bir müddet de Hz. Ali (a.s)'ın kabrinin yanında kalmıştır. Yine Samirra'ya yolculuk etmiş, Askeriyeyn[2] (a.s)'ın ziyaretleriyle müşerref olmuştur. Birkaç kez de asıl memleketi olan Kûfe'ye dönmüş, hadis işitmiş ve hedis nakletmek için icazet almış ve icazet vermiştir. Hadis Naklindeki Dikkat ve Sağlamlığı: Necaşî hakkında en çok dikkatleri çeken mesele, onun sağlam ve muteber ravilerden hadis nakletmesidir. Elinde birçok zayıf, zayıflığa itham edilmiş ve kınanmış ravilerden hadis olmasına rağmen onlardan hadis nakletmemiştir. Birçok yerde diyor ki, falan mevzuda elimde birçok hadis vardır. Ancak senedi zayıf olduğundan veya zayıf ve kınanmış yazarların kitabında olduğundan nakletmiyorum. Bu konuda o kadar hassas ve titiz davranıyordu ki zayıf kimselerden hadis bile dinlemezdi. Bu durum onun gibi nakilcilerin kıymetini birkaç katına çıkardığı gibi, insan onların naklettikleri hadislere gönül rahatlığıyla güvenebilir. Özellikle de ravilerin asrına yakın oldukları için onların güvenirleri ile güvenilir olmayanları çok iyi ayırt edebiliyorlardı. Önemli GirişimleriNecaşî, hayatı boyunca yaptığı en güzel işlerden birisi Fihrist-i Esma'il-Musannifin veya Rical-i Necaşî adlı kitabı telif etmesidir. Bin yıldan fazla bir zaman geçmesine ve rical hakkında yüzlerce kitap yazılmasına rağmen henüz ravilerin sağlam ve zayıflarını birbirinden ayırt etmek için en güzel ve en güvenilir kaynaktır. Ricalcilerin, fakihlerin ve muhaddislerin itiraf ettiklerine göre, hâla Rical-i Necaşî zirvededir. Herhangi bir çelişki durumunda Necaşî'nin kavli tercih edilir. Başka rical kitaplarının onunla denk olmasına imkân yoktur. Üstat ve Şeyhleri1- Babası, Ali bin Ahmed Necaşî 2- Şeyh Mufid (ö. 413) 3- Ahmed bin Abdulaziz Bezzaz (İbn-i Haşir diye meşhurdur. ö. 423) 4- Ahmed bin Ali Sirafî 5- İbn-i Gazairî, Hüseyin bin Ubeydullah ve oğlu Ahmed bin Hüseyin 6- Hârun bin Mûsa Tel'akberî ve oğlu Ebu Câfer bin Hârun 7- Ahmed bin Muhammed bin İmran (İbn-i Cundî diye meşhurdur) Talebeleri1- Şeyh'ut-Taife Şeyh Tûsî 2- Şeyh Ebul Hasan Sihriştî 3- Seyit İmaduddin Mâbed Hasanî Mirzevî EserleriElimize yetişen mevcut eserleri şunlardan ibarettir. 1- Kitab'ul-Cuma ve mâ Verede fihi min'el-Âmal 2- Kitab'ul-Kûfe ve mâ Verede giha min'el-Âsar ve'l-Fezail 3- Kitab-u Ensab-ı Benî Nasr bin Kaîn 4- Kitab-u Muhtasar'il-Enva ve Mevazi'un-Nücum 5- Kitab'ur-Rical veya Esma-u Musannif'iş-Şiî VefatıBüyük alim ve soy bilimcisi Ahmed bin Ali Necaşî, 78 yıl bereketli ömür sürdükten sonra 450 h.k. yılında (Şeyh Tûsî'den on yıl önce) Matır Âbat'ta (Samirra'nın havalisinde bir yer) fani dünyaya elveda edip mâbuduna doğru uçtu. Onun ölüm tarihine ve yerine ilk değinen alim Allame Hillî'dir (ö. 726). Kısacası, kitabında ondan önce Necaşî'nin ölümü hakkında Şia ve Sünnî kitaplarında kimse değinmemiş. SEYİT AHMED BİN TÂVÛSDoğumuSeyit Cemaluddin, Ahmed bin Mûsa bin Câfer bin Tâvûs Hüseynî Hillî, 7. asrın (h.k.) en büyük alimlerindendir. SoyuOnun soyunu belirten en açık şey, Seyit bin Tâvûs'un (İkbal kitabının yazarının) kardeşi oluşudur. Onun büyük babalarından Şeyh Tûsî, Şeyh Veran bin Ebî Firas (Mecmua-i Veram'ın sahibi)'tır. İbn-i Tâvûs ve Âl-i Tâvûs lakaplarını almalarının sebebi, büyük babaları Ebu Abdullah Muhammed bin İshak'ın yüz güzelliği ve yakışıklı oluşundan dolayı halkın onu tavusa benzetmesindendir. Âl-i Tâvûs soyu, İmam Câfer Sâdık (a.s)'ın süt kardeşi Dâvud'a dayanır. Dâvud, o kimsedir ki zindandayken İmam Câfer Sâdık (a.s) Ümmü Dâvud diye meşhur olan duayı (Recep Ayı'nın yarısındaki amellerden biridir) onun annesine öğretti ve bu vesile ile zindandan kurtuldu. AilesiÂl-i Tâvûs ailesi Müslümanlar arasında elmas gibi parlayan bir ailedir. Onlarca parlayan yıldız insanları hayrete düşürmüş ve onları böyle bir soru ile karşı karşıya getirmiştir ki tek bir aile nasıl olur da bu kadar güzellik ve fazileti kendilerinde toplayabilir? Azıcık bir araştırmayla çok kısa zamanda yirmiden fazla büyük alimin bu aileden çıktığını görüyoruz. Seyit Raziyuddin Ali (İkbal kitabının sahibi) ki oğulları Muhammed ve Ali, onlara Keşf'ul-Muhce kitabını yazmış ve her birinden çok çok kıymetli eserler bırakan alimler. Lider KişiliğiBu çok kıymetli ailenin üstünlüklerinden biri de lider insanlar olmalarıdır. Abbasîler döneminde Nakabet-i Talibiyan, kendi zamanının seyitlerinin liderliğini taşıyordu. Onların arasındaki sorunları hallediyordu ve onların arasında en emin olarak tanınıyordu. Bu makamın en başta gelen şartı fakih ve müçtehit olmak idi. Bu makamın yüceliğinde Seyit bin Tâvûs'un bu makamla övünmesi yeterlidir. Bu makam, kaç nesil onların soyunda devam etti. Büyüklerin SözleriSeyit Ebul Fazail'in makamı o kadar büyüktür ki herhangi büyük onun adı geldiğinde tâzim ederek eğilir. Bunun adını zikreden müellif ve yazarlar onu övmeden geçememişlerdir. Tüm büyük ulemanın şehadetine göre Seyit Ahmed bin Tâvûs çeşitli ilimlerde zirvede idi. O, çeşitli ilimlerin en yüce noktasına varmıştı. Bu ilimlerden fıkıh, usul-u fıkıh, kelam, şiir, edebiyat vb... Seyit Mûsa bin Câfer'in dört oğlu olmasına rağmen, çoğu zaman Seyit Ali ve Seyit Ahmed (r.a) bir arada zikrolunur ve Seyit Ahmed, Seyit Ali'nin ardından zikredilir. Seyit Ali'nin makam ve menzilesini idrak eden Seyit Ahmed'i de rahat tanıyabilir. ÜstatlarıSeyit Cemaluddin bin Tâvûs'un üstatlarından bazıları şunlardır: 1- Şeyh Necibuddin bin Nima Hillî 2- Şeyh Yahya bin Muhammed Suravî 3- Seyit Fahhar bin Maad Mûsevî 4- Seyit Ahmed bin Yûsuf Alevî TalebeleriEn büyük öğrencilerinden bazıları şunlardır: 1- Allame Hillî 2- Hasan bin Dâvud Hillî (Rical-ı İbn-i Dâvud kitabının yazarı) 3- Seyit Abdulkerim bin Tâvûs (büyük oğlu) EserleriSeçkin öğrencisi Seyit kendi kitabında Rical kitabında üstadın 82 tane eseri olduğunu yazar. Bu kitaplar muhtelif dallarda kaleme alınmış, ancak, maalesef birçoğu bize ulaşmamıştır. Başlıca eserleri şunlardır: 1- Bina'ul-Makalet'il-Fatimiyye fi Nakz'ir-Risalet'il-Osmaniyye 2- Milaz-u Ulema'il-İmamiyye (fıkıh konulu) 3- el-Fevaid'ul-Udde (usul-u fıkıh konulu) 4- es-Sakıb'ul-Musahhar alâ Nakz'il-Muşeccer (usul-u din konulu) 5-er-Ruh (İbn-i Ebil Hadid'e reddiye) 6- Şevahid'ul-Kurân 7- Büşra'l-Muhakkikîn (fıkıh konulu) Seyit Ahmed bin Tâvûs, rivayetleri sahih, muvassak, hasen ve zayıf olarak dört kısma ayıran ilk alimdir. Bu görüş, Allame Meclisî'nin (r.a) zamanına kadar kabul gördü. Allame Meclisî, buna birkaç kısım daha ekleyerek dokuz kısma kadar genişletti. VefatıSeyi) Seyit Ahmed bin Tâvûs, rivayetleri sahih, muvassak, hasen ve zayıf olarak dört kısma ayıran ilk alimdir. Bu görüş, Allame Meclisî'nin (r.a) zamanına kadar kabul gördü. Allame Meclisî, buna birkaç kısım daha ekleyerek dokuz kısma kadar genişletti. VefatıSeyit Ahmed bin Mûsa pür bar bir ömür geçirdikten sonra ki hepsini nefsi tezkiyede, halkı hidayet etmede, Ehl-i Beyt (a.s)'ın adını yüceltmede geçirmişti. 673 h.k. tarihinde Hille'de gerçek mâşukuna kavuşmak üzere gözlerini dünyaya ebediyen kapadı. Mültecilerin sığınağı ve kerametler kapısı olan mukaddes kabri Hille Kenti'nde meşhurdur. peygamber ve soyunu sevenler, sürekli o seyidin ziyaretine giderler. Seyit Ahmed bin Tâvûs'un şerefli kabri, yıllarca unutulduktan sonra yeniden ziyarete açıldı. Yeniden ziyarete açılma hikâyesi şöyledir. Allah'ın salih kullarından birisi onun kabrinin yanında gördüğü bir rüya ile Ehl-i Beyt dostlarının yüzüne açıldı. SEYİT KADI NURULLAH ŞUŞTERÎDoğumuHicretin 956 yılında Şuşter Şehri'nde doğdu. AilesiÇok değerli alim Seyit Kadı Nurullah Şuşterî, ehl-i ilim ve halk arasında çok saygın bilinen bir ailede doğdu. Babası seyit Şerif, büyük İslam alimlerinden ve merhum Şeyh Kadifî'nin öğrencilerinden idi. Dedesi Seyit Nurullah, büyük Şia alimlerinden Şuşter'in en ileri gelen, sayılan ve sevilen şahsiyetlerden idi. Kardeşleri Mir İsmail, Mir Kutbuddin ve Mir Hasan her üçü de babalarının öğrencilerinden aklî ve naklî ilimlerde uzman idiler. Dualara ve sünnet amellere çok bağımlı, ilmî konularda ise kendi zamanlarının en meşhur alimleri idiler. Ayrıca amcası ve çocukları da büyük din alimleri idiler. ÇocuklarıKadı Nurullah'ın beş çocuğu vardı. Hepsi ilim ve irfanda babalarının takipçisiydiler. Teracim kitaplarında onların hal tercümelerinde çeşitli konularda telif ettikleri kitaplar ve kerametleri genişçe yazılmıştır. Kadı'nın çocukları da kendisi gibi şair idiler. Arap ve Fars edebiyatına vâkıf idiler. Aklî ve naklî ilimlerin yanı sıra üstatlarından edebiyat da öğrenmişlerdi. Tahsil HayatıKadı Nurullah Şuşterî, ilköğrenim merhalelerini geçirdikten sonra aklî ve naklî ilimleri kazanmak için sekizinci imam Ali bin Mûsa Rıza'nın (a.s) makamından feyizlenip o diyardaki ulemadan istifade etmek için Horasan diyarına hicret ettiler. Hindistan SeyahatiKadı Nurullah'ın (r.a) kendi anlattığına göre, ilim ve irfan pınarlarından kana kana içtikten sonra halkı aydınlatmak ve hidayet etmek için Hindistan'a sefer ettiler. Hindistan'da Seyit'in sesi ülke halkının tümü arasında duyuldu. Halk, kentlerden, kasabalardan ve köylerden o ilahî ve irfanî şahsiyetin huzurundan feyizlenmek için onu ziyarete geliyorlardı. Teracim ashabının nakillerine göre, kadı Nurullah, açıkça Şia olduğunu izhar eden, Şia Mektebi'ne dâvet eden ve muhaliflerle münazara toplantıları yapan ilk alimdir. Kadılık MakamıHalk arasında ilim ve fazlıyla o kadar meşhur oldu ki Sultan Ekber Şah, onu davet etti. Onun ilim ve hikmetini görünce ona kadılık makamını teklif etti. Kadı, "Bunu kabul etmemin tek bir şartı vardır; o da, ben kimsenin içtihadına göre fetva ve hüküm vermem. Ancak kendi görüş ve içtihadıma göre hüküm veririm" dedi. Ekber Şah bunu kabul etti. Böylece "Kadı" lakabı, Seyit Nurullah Şuşterî'nin isminin önüne eklenmiş oldu. ÜstatlarıNe yazık ki Kadı Nurullah'ın üstatlarından Mevla Abdulvahid Şuşterî'den (Meşhed-i Mukaddes'te onun talebesi iftiharına nail olmuştur) başkasının ismi, elimizde mevcut değildir. ÖğrencileriOnun öğrencilerinden, çocuklarından başkasının isimleri bize ulaşmamıştır. EserleriKadı Nurullah (r.a), 70 yıllık ömründe telif ettiği kitapların sayısı 98'dir. Aklî, naklî ve edebiyatta uzman olduğundan eserleri çok faydalıdır. 1- İhkak'ul-Hak (Bu kitap Fazl bin Ruzbehan'ın kitabına reddiye olarak yazılmıştır. 2- Mecalis'ul-Müminin (Şia alimlerinin hayatlarını içerir) 3- es-Savarim'ul-Muhrika (İbn-i Hacer Mekkî Heysemî'nin es-Savaik'ul-Muhrika adlı kitabına reddiye olarak yazmıştır.) 4- Mesaib'un-Nevasib veya Maaib'un-Nevasib (Şialığa reddiye olarak yazılan Nevakiz'ur-Ravafiz adlı kitaba reddiye olarak yazılmıştır) Büyük seçkin alim ve arif Kadı Nurullah Şuşterî, bir ömür Ehl-i Beyt mektebinin ihyası ve neşri için mücadele ettikten sonra 1019 yılında şehit düştü. Pak ve temiz bedeni Ekber Âbat'ta defnedilip Ehl-i Beyt âşıklarının ziyaretgâhı olmuştur. ŞehadetiEkber Şah'ın ölümünden sonra oğlu Cihangir Şah başa geçti ve Kadı Nurullah'ı kadılık makamında ibka etti. Bu arada hasetçi ve kıskanç derbar alimleri onu sürekli şahın yanında kötülüyorlardı. Bu durum gittikçe kine dönüştü ve bunlar, şahın üzerinde de etkili oldular. Cihangir Şah, onlara Kadı'yı öldürme izni verdi. Onlar da acımasız ve gaddarca 70 yaşındaki o yaşlı alimin bedenine o kadar kırbaç vurdular ki dayanamayıp kırbaçlar altında canını teslim edip tertemiz ecdadına kavuştu. Kadı Nurullah, son anlarını şiir diliyle şöyle anlatır: Bu ayrılık gecesi ne kadar da uzundur Sanki kıyamet gününün sabahı, onun seheridir ŞEHİD-İ SANÎ
|