|
|||||||||||||||||||||
|
4- muztaribem. 493- muztaribe, yani birkaç ay kan gِrmüş ama belli bir adet edinememiş kadın, on günden fazla kan gِrür ve gِrdüğü kanların hepsi aynı şekilde olursa ve akrabalarının adeti de yedi gün olursa, yedi günü hayız, geri kalanı istihaze kabul etmelidir; eğer akrabalarının adeti daha az olursa, mesela, beş gün olursa, o kadarını hayız kabul eder ve ihtiyaten farz olarak onların adetlerinin sayısı ile yedi gün arasındaki iki günlük farkta hayız kadına haram olan işleri terk edip istihaze işlerini yapması gerekir; yani müstehaze kadın için sِylenen emirlere gِre ibadetlerini yerine getirir. eğer akrabalarının adeti yedi günden fazla, mesela dokuz gün olursa, yedi gününü hayız kabul etmeli ve ihtiyaten farz olarak yedi gün ile akrabalarının adeti arasındaki iki günlük farkta istihazenin işlerini yerine getirmeli ve hayız kadına haram olan işleri terk etmelidir. m. 494- muztaribe eğer bir kaç günü hayız ِzelliği ve diğer bir kaç günü istihaze ِzelliği taşıyan on günden fazla kan gِrürse, eğer hayız ِzelliği taşıyan kan üç günden az ve on günden fazla olmazsa, hayız ِzelliği taşıyan kan, hayız ve istihaze ِzelliği taşıyan kan istihazedir. eğer hayız ِzelliği taşıyan kan üç günden az olursa, kendi akrabalarının adetine bakmalıdır, eğer yedi gün ise, yedi günü hayız ve geri kalanı istihaze saymalıdır ve eğer akrabalarının adeti yedi günden az veya yedi günden fazla olursa ِnceki meselelerde sِylenen hükme gِre hareket etmelidir; yani onu, yedi gün hayız bilmeli, geri kalan ise ِnceki meselelerde denilen emirlere gِre amel etmelidir. ve yine hayız ِzelliği taşıyan kanın üzerinden on gün geçmeden yeniden hayız kanı ِzelliği taşıyan kan gِrürse hüküm aynıdır; mesela, beş gün siyah renkli kan ve dokuz gün san renkli kan ve tekrar beş gün siyah renkli kan gِrürse, ِnceki kanı hayız sayıp geri kalanı yedi güne kadar ِnceki meselede sِylenen hükme gِre hareket etmelidir. 5- mübtediem. 495- mübtedie, yani ilk defa kan gِren kadın, eğer on günden fazla kan gِrür ve gِrdüğü kanların hepsi aynı şekilde olursa, vakit yِnünden adet sahibi meselesinde sِylendiği gibi akrabalarının adetini hayız ve geri kalanı istihaze kabul eder. m. 496- mübtedie, on günden fazla kan gِrür ve onun birkaç günü hayız ِzelliği ve diğer birkaç günü istihaze ِzelliği taşırsa, eğer hayız ِzelliği taşıyan kan üç günden az ve on günden fazla olmazsa hayız ِzelliğini taşıyan kan hayızdır, hayız ِzelliğini taşımayan kan ise istihazedir; ama eğer hayız ِzelliği taşıyan kanın üzerinden on gün geçmeden yeniden hayız ِzelliği taşıyan kan gِrürse, mesela, beş gün siyah kan ve dokuz gün san kan ve yeniden beş gün siyah kan gِrürse, hayız ِzelliği taşıyan ilk kanı evvelinden itibaren hayız saymalı ve sayısında da akrabalarının adetini almalı ve geri kalanı istihaze saymalıdır. m. 497- mübtedie, on günden fazla kan gِrür ve onun bir kaç günü hayız ِzelliği taşır, diğer birkaç günü de istihaze ِzelliği taşırsa, eğer hayız ِzelliği taşıyan kan da üç günden az veya on günden fazla olursa, hayız ِzelliği taşıyan kanı evvelinden itibaren hayız saymalı ve sayısında da akrabalarının adetine bakmalı, geriye kalanı da istihaze kabul etmelidir. 6- nasiyem. 498- nâsiye, kendi adetini unutan kadındır. eğer on günden fazla kan gِrürse, kanı hayız ِzelliği taşıyan günleri on güne kadar hayız saymalı, geri kalanı istihaze saymalıdır. eğer hayızı ضzelliklerinden anlayamazsa, ihtiyaten farz olarak ilk yedi günü hayız, geri kalanı istihaze saymalıdır. hayizla ilgili diĞer meselelerm. 499- mübtedie, muztaribe, nasiye ve sayı yِnünden adet sahibi olan bir kadın, hayız ِzelliği taşıyan veya üç gün süreceğine yakın ettiği bir kan gِrürse ibadeti terk etmelidir; eğer sonradan hayız olmadığını anlarsa yerine getirmediği ibadetleri kaza etmelidir. ama üç gün süreceğine yakin etmezse ve hayız ِzelliği de taşımıyorsa, ihtiyaten farz olarak üç güne kadar istihaze işlerini yapmalı ve hayızlıya haram olan işleri de terk etmelidir. eğer üç günden ِnce temizlenmezse, onu hayız saymalıdır. m. 500- hayız da adet sahibi olan kadın, ister hayızın vaktinde adet sahibi olsun, ister hayızın sayısında veya hem vaktinde ve hem de sayısında adet sahibi olsun, eğer iki ay peş peşe kendi adetinin hilafına kan gِrürse ve bu iki ayda gِrdüğü kanın vakti veya günlerinin sayısı ya da hem vakti hem de günlerinin sayısı birbiriyle aynı olursa, onun adeti bu iki ayda gِrdüğü şekle dِnüşür. meselâ; eğer ayın birinden yedisine kadar kan gِrüyor ve sonra temiz oluyor idiyse, eğer iki ay onundan on yedisine kadar kan gِrür ve temizlenirse, ayın onundan on yedisine kadar onun adeti olur. m. 501- bir aydan maksat, kan gِrmenin evvelinden otuzuncu gününe kadardır, yoksa ayın birinci gününden ayın sonuna kadarki zaman değildir. m. 502- normal olarak ayda bir defa kan gِren kadın, eğer bir ayda iki defa kan gِrürse ve o kanlar da hayız ضzelliği taşırsa ve eğer arada temizlendiği günler on günden az olmazsa her ikisini de hayız saymalıdır. m. 503- eğer üç gün veya daha fazla hayız ِzellikleri taşıyan kan gِrür, sonra, on gün veya daha fazla istihaze ِzellikleri taşıyan kan gِrür ve yeniden üç gün hayız ِzellikleri taşıyan kan gِrürse, hayız ِzellikleri taşıyan ِnceki ve sonraki kanı hayız saymalıdır. m. 504- kadın, on günden ِnce temizlenir ve içerde kan kalmadığını bilirse on gün tamamlanmadan ِnce yeniden kan geleceğini zannetse bile ibadetleri için gusletmelidir; ama on gün tamamlanmadan ِnce yeniden kan gِreceğine yakin ederse gusül etmemeli, namaz da kılamaz ve hayız hükümlerine gِre hareket etmelidir. m. 505- on gün olmadan temizlenip içerde kan olduğuna ihtimal veren kadın, fercine bir miktar pamuk gِnderip biraz bekleyip, dışarı çıkarmalı, eğer temiz ise gusledip ibadetlerini yerine getirmelidir, eğer temiz değilse san renkli su bile bulaşmış olsa, eğer hayız adeti yoksa veya adeti on günse, beklemelidir, eğer on günden ِnce temizlenirse gusleder. eğer on günün başında temizlenir veya kanı on günü geçerse, onuncu günün başlangıcında gusleder. eğer adeti on günden az olursa on gün tamamlanmadan veya onuncu günün başında temizleneceğini bilirse gusletmemelidir. eğer kanamanın on günü geçeceğine ihtimal verirse, ihtiyaten farz olarak bir gün ibadetlerini terk etmelî ve ondan sonra on güne kadar ibadetleri terk edebilir. ama on güne kadar, hayız olana haram olan işleri terk edip müstehaze amellerini yapması daha iyidir; on gün tamamlanmadan ِnce veya onuncu günün başında kanama kesilirse tamamı hayızdır, eğer on günü geçerse adetini hayız ve geri kalanı istihaze kabul etmelidir ve adetinden sonra yerine getirmediği ibadetleri kaza etmelidir. m. 506- bir kaç günü hayız sayıp ibadet yapmaz ve sonra hayız olmadığını anlarsa, o günlerde yerine getirmediği namaz ve oruçları kaza etmeli, eğer birkaç günü de hayız değil zannıyla ibadet eder ve sonradan hayız olduğunu anlarsa, o günlerde oruç tutmuşsa onları kaza etmelidir. nifasm. 507- bebeğin ilk kısmı ana karnından çıkmaya başladığı andan itibaren kadından gelen kan, on günden ِnce veya onuncu günün başında kesilirse nifas kanıdır. nifas halinde bulunan kadına nüfesa denir. m. 508- bebeğin hiçbir parçası dışarı çıkmadan ِnce kadından gelen kan nifas değildir. m. 509- bebeğin yaratılışının tamamlanmış olması gerekmez, kadının rahminden toplanmış kan bile gelse ve kadın bilse veya dِrt ebe "rahimde kalsaydı insan olurdu" deseler, on güne kadar gelecek olan kan nifastır. m. 510- nifas kanının, bir andan fazla gelmemesi de mümkündür, ama on günden fazla olmaz. m. 511- eğer kadın, bîr şeyin düşüp düşmediğinde veya düşen şeyin, kalsaydı insan olup olmayacağında şek ederse, araştırması gerekmez; ondan gelen kan şer'en nifas kanı değildir. m. 512- camide durmak, mescid-ul haram'a ve mescid-un nebi'ye (sallahhalhu aleyhi ve âlihi) girmek, bedenin bir yerini kuran hattına değdirmek ve hayızlı olan kadının yapması haram olan diğer şeyler nüfesa'ya da haramdır. hayız kadına farz olan, müstehap ve mekruh olan nüfesaya da farz, müstehap ve mekruhtur. m. 513- nifas halinde olan bir kadına talak vermek batıldır ve onunla cinsi temasta bulunmak haramdır. eğer kocası onunla temasta bulunursa, ihtiyaten müstehap olarak hayız bahsinde anlatılan hükümlere gِre keffaret vermesi gerekir. m. 514-, kadın, nifas kanından temizlendiğinde gusletmeli ve ibadetlerini yerine getirmelidir. eğer yeniden kan gِrürse, kan gِrdüğü günlerle arada temizlendiği günler üst üste on gün veya on günden az olursa, onun tamamı nifastır; eğer temiz olduğu günlerde oruç tutmuş ise kaza etmelidir. m. 515- nifas kanından temizlenen kadın, içende kan bulunduğuna ihtimal verirse, fercine bir miktar pamuk koyup biraz beklemeli eğer pâk ise, ibadetleri için gusletmelidir. m. 516- kadının nifas kanı on günü geçerse, eğer hayızda da adeti varsa, adet günleri kadarı nifas, geriye kalanı istihazedir. eğer adeti yoksa, on gün nifas ve geriye kalanı istihazedir. ihtiyaten müstehap olarak, adeti olan kimse adetinden sonraki günden itibaren, adeti olmayan kimse doğumunun onuncu gününden on sekizinci gününe kadar, istihaze işlerini yerine getirir ve nüfesaya haram olan işleri terk eder. m. 517- hayız adeti on günden az olan bir kadın, adeti günlerinden fazla, nifas kanı gِrürse, adet günleri miktarını nifas saymalıdır; ihtiyaten farz olarak bir güne veya iki güne veya on güne kadar ibadetlerini terk etmelidir, eğer on günü geçerse adet günleri hayız ve geri kalan ıstîhazedir; eğer ibadetleri terk etmişse kaza etmelidir. m. 518- hayızda adeti olan bir kadın, doğumdan sonra bir aya kadar veya bir aydan fazla peş peşe kan gِrürse, adet günleri kadarı nifas ve nifastan sonra on gün gelen kan aylık adet günlerine bile denk gelse istihazedir. mesela, hayız adeti, her ayın yirmisinden yirmi yedisine kadar olursa, eğer ayın onuncu gününde doğurur ve bir aya kadar veya daha fazla peş peşe kan gelirse, on yedinci güne kadar nifas ve on yedinci günden itibaren on gün, hatta kendi adet günleri olan yirmiden yirmi yediye kadar gelen kan istihazedir. on gün geçtikten sonra kan gelmeye devam ederse hayız adeti günlerine isabet ederse -ister hayız ِzellikleri taşısın ister taşımasın- hayızdır; eğer adet günlerinde olmazsa -hayız ِzelliklerini taşısa bile- onu istihaze saymak gerekir. m. 519- hayızda adeti olmayan kadından, doğumdan sonra bîr aya kadar veya bir aydan fazla kan gelirse, onun ilk on günü nifas ve ikinci on günü istihazedir. ondan sonra gelen kan hayız kanı ِzelliklerini taşırsa hayız, bu ِzellikleri taşımazsa o da istihazedir. meyyite dokunma guslüm. 520- bir kimse, ِlmüş bir insanın soğumuş ve gusledilmemiş bedenine dokunursa yani kendi bedeninin bir yerini ona dokundurursa, ister uykuda olsun ister uyanıkken, ister ihtiyari olarak olsun ister gayrî ihtiyari, gusl-ü mess-i meyyit (meyyite dokunma guslü) yapması gerekir. hatta bir kimsenin tırnak veya kemiği meyyitin tırnak veya kemiğine bile değse gusletmelidir. ama eğer ِlmüş hayvana dokunursa gusletmesi farz değildir. m. 521- bedenin tamamı soğumamı; bir meyyitin soğumuş bir yerine dokunulsa bile gusül farz olmaz. m. 522- kendi saçını "meyyite messetti" denilmeyecek şekilde meyyitin bedenine veya meyyitin saçını kendi bedenine veya kendi saçını meyyitin saçına değdirirse, gusül farz değildir. m. 523- çocuğun cenazesine ve hatta dِrt ay tamamlandıktan sonra düşen çocuğa dokunulduğunda meyyite dokunma guslü farzdır. dِrt aylık olmadan düşen çocuklara dokunulduğunda da gusletmek daha iyidir. buna gِre, dِrt aylık ِlü bir çocuk dünyaya getirdiğinde annesinin, meyyite dokunma guslü yapması gerekir; eğer dِrt aylık olmasa bile annesinin gusletmesi daha iyidir. m. 524- annesinin ِlümünden sonra dünyaya gelen bir çocuğun, buluğa erdikten sonra meyyite dokunma guslü yapması farzdır. m. 525- eğer insan, meyyite üç guslü verilip tamamlandıktan sonra dokunursa, gusül ona farz olmaz. ama eğer üçüncü gusül tamamlanmadan ِnce onun bedeninin bir yerine dokunursa, oranın üçüncü guslü tamamlansa bile meyyite dokunma guslü yapması gerekir. m. 526- eğer deli veya buluğa ermemiş çocuk, meyyite dokunursa; delinin akıllandıktan ve çocuğun baliğ olduktan sonra gusletmesi gerekir. m. 527- canlının veya gusledilmemiş ِlünün bedeninden kopmuş kemikli bir parçaya, gusül verilmeden ِnce insan dokunursa, meyyite dokunma guslü yapması gerekir. ama kopan parçada kemik olmazsa ona dokunulduğunda gusül farz olmaz. m. 528- meyyitten ayrılıp gusül verilmemiş diş ve kemiğe dokunan kimsenin ihtiyaten farz olarak gusletmesi gerekir. ama canlıdan ayrılıp üzerinde et bulunmayan diş ve kemiğe değince gusül farz değildir. m. 529- meyyite dokunma guslünü, cenabet guslü gibi yerine getirmek gerekir; ama meyyite dokunma guslü yapan kimse, namaz kılmak isterse abdest de alması gerekir. m. 530- insan birkaç meyyite değerse veya bir meyyite birkaç kez değerse, bir gusül yeterlidir. m. 531- meyyite değdikten sonra gusletmeyen bir kimsenin camide durmasının, cima etmesinin ve farz secdesi bulunan sureleri okumasının sakıncası yoktur; ama namaz ve benzeri için gusledip abdest alması gerekir. muhtezar hükümlerim. 532- muhtezar olan, yani can vermek üzere olan bir müslüman’ı, ister erkek olsun, ister kadın, ister büyük olsun, ister küçük, ayaklarının altı kıbleye gelecek şekilde sırt üstü yatırmalıdırlar, eğer onu tam olarak bu şekilde yatırmak mümkün olmazsa, ümit kasdıyla mümkün olduğu miktarca bu düstura gِre amel etmelidirler ve eğer onu yatırmak hiçbir şekilde mümkün olmazsa, ümit kasdıyla onu, yüzü kıbleye karşı oturtmalıdırlar; eğer bu da olmazsa yine ümit kastıyla onu, sağ yanına veya sol yanına yüzü kıbleye gelecek şekilde yatırmalıdırlar. m. 533- ihtiyaten farz olarak meyyit guslü bitmedikçe onu kıbleye doğru yatırmalıdırlar. ama guslü bittikten sonra ona namaz kılınacak şekilde yatırmaları daha iyidir. m. 534- muhtezarın yüzünü kıbleye çevirmek her müslüman’a farzdır ve onun velisinden izin almak gerekmez. m. 535- Şehadeteyni, on iki imam aleyhimüsselam'ı ikrar etmeyi ve diğer hak akideleri, can vermek üzere olan kimseye anlayacağı şekilde telkin etmek müstehaptır ve bu sِylenen şeyleri ِlüm anına kadar tekrarlamak da müstehaptır. m. 536- muhtezara şu duaları anlayacağı şekilde telkin etmek müstehaptır: m. 537- çetin can veren bir kimseyi, eğer rahatsız olmazsa, namaz kıldığı yere gِtürmek müstehaptır, m. 538- muhtezarın rahat olması için başı ucunda yâsîn, saffat, ahzab surelerini, ayet'el-kürsi'yi, a'raf suresinin 54'üncü ayetini, bakara suresinin son üç ayetini ve kuran'dan her ne mümkün olursa okumak müstehaptır. m. 539- muhtezarı yalnız bırakmak, karnı üstüne ağır bir şey bırakmak, onun yanında cünüp ve hayız bulunmak ve ayrıca fazla konuşmak, ağlamak ve yanında kadınları yalnız bırakmak mekruhtur. ضlümden sonraki hükümlerm. 540- ضldükten sonra meyyitin ağzım açık kalmaması için kapatmak, meyyitin gِzlerini ve çenesini bağlamak, ellerini ve ayaklarını uzatmak, üzerine bir bez ضrtmek, eğer gece ِlmüşse ِldüğü yerde bir ışık yakmak, cenazenin teşyii için müminlere haber vermek ve onun deminde acele etmek müstehaptır. ama ِldüğüne yakın edilmezse, belli oluncaya kadar beklemelidirler. yine eğer ِlü hamileyse ve karnındaki çocuk da canlı olursa, sol tarafını yarıp çocuğu çıkarıncaya ve yeniden dikmeye kadar defin işini ertelemelidirler. cenazenin gusül, kefen, namaz ve defin hükümlerim. 541- on iki imam şiası olmasa bile müslüman’ı gusül, kefen, namaz ve defni her mükellefe farzdır ve eğer bazıları yaparsa, diğerlerinden düşer, eğer hiç kimse yapmazsa hepsi günah işlemiş olur. m. 542- bir kimse, meyyitin işleriyle uğraşmaya başlamışsa, diğerlerinin de teşebbüs etmesi farz değildir, ama o, işleri yanda bırakırsa, diğerlerinin tamamlaması gerekir. m. 543- insan, başka birisinin cenazenin işleriyle uğraştığına yakin ederse, cenazenin işlerine teşebbüs etmesi farz olmaz, ama şek ederse veya zannı olursa, teşebbüs etmesi gerekir. m. 544- bir kimse, cenazenin gusül, kefen, namaz veya defileni batıl yaptıklarını bilirse, yeniden yapması gerekir; ama eğer batıl olduğunu zannederse veya doğru olup olmadığında şek ederse, teşebbüs etmesi gerekmez. m. 545- cenazenin gusül, kefen, namaz ve defni için velisinden izin alınmalıdır. m. 546- kadının, gusül, kefen ve defin işlerine müdahale edecek velisi kocasıdır, ondan sonra, meyyitten miras alan erkekler, kadınlardan ِnce gelirler ve miras almada ِncelikli olan kimse bu işte de ِnceliklidir. m. 547- eğer bir kimse, ben meyyitin velisi veya vasisiyim, ya da meyyitin velisi gusül, kefen, defin işlerini yapmada bana izin verdi, der ve bir başkası, ben meyyitin velisi veya vasisiyim ya da meyyitin velisi bana izin verdi demezse, meyyitin işlerini yapmak ona aittir. m. 548- eğer meyyit; gusül, kefen, defin ve namazı için velisinden başka birini tayin ederse, velisi ile o kimsenin her ikisinin de izin vermeleri ihtiyaten farzdır. ancak, bu işler için meyyitin tayin ettiği kimsenin, bu vasiyeti kabul etmesi gerekmez; ama kabul ederse vasiyete gِre hareket etmesi gerekir. meyyit guslünün hükümlerim. 549- cenazeye üç gusül vermek farzdır: 1- sidr ile karışık suyla, 2- kafur ile karışık suyla 3- halis su ile. m. 550- sidr ve kafur, suyu muzaf hale getirecek ِlçüde çok veya sidr ve kafiırla karıştırılmamış denecek ِlçüde az olmamalıdır. m. 551- eğer gerekli ِlçüde sidr ve kafur bulunamazsa, ihtiyaten farz olarak ele geçirilen miktarda, suya katılması gerekir. ama sidr ve kafur suyu denmeyecek kadar az olmamalıdır. m. 552- hac için ihram giyen kimse, sayı tamamlamadan ِnce safa ve merve arasında ِlürse, onu kafurlu su ile yıkamamalılar ve onun yerine halis su ile gusletmeliler ve yine umre ihramındayken saçlarını kesmeden ِnce ِlürse hüküm aynıdır. m. 553- eğer sidr ve kafur veya bunlardan biri bulunmazsa, ya da kullanılması caiz olmazsa, mesela gasp olursa, mümkün olmayanın yerine cenazeyi halis su ile gusletmeliler. m. 554- cenazeyi yıkayan kimse on ikî imama inanan müslüman, akıllı ve baliğ olmalı ve gusül meselelerini de bilmelidir. m. 555- cenazeyi yıkayan kimsenin gurbet kastı olmalı, yani guslü, alemlerin rabb’inin emrini yerine getirmek için yapmalıdır ve eğer bu niyetle üçüncü guslün sonuna kadar kalırsa yeterlidir; niyeti yenilemesi gerekmez. m. 556- müslüman çocuğun guslü, zinadan bile doğurmuş olsa, farzdır. kafirin ve evladının gusül, kefen ve defni caiz değildir. çocukluktan deli olup bu deli haliyle buluğa eren bir kimsenin, eğer baba ve anası veya onlardan biri müslüman olursa, gusledilmesi gerekir; eğer onlardan hiçbiri müslüman olmazsa, onu gusletmek caiz değildir. m. 557- düşük çocuk eğer dِrt aylık veya daha fazla olursa, gusledilmelidir, eğer dِrt aylık değilse, bir beze sarıp gusletmeden defnedilmelidir. m. 558- eğer erkek, kadını ve kadın da erkeği yıkarsa batıldır. ama kadın, kendi kocasını yıkayabilir ve koca da kendi karısını yıkayabilir. fakat kadının kendi kocasını ve kocanın da kendi hanımını yakamaması ihtiyaten müstehaptır. m. 559- erkek, üç yaşından fazla olmayan kız çocuğunu yıkayabilir; kadın da üç yaşından fazla olmayan erkek çocuğunu yıkayabilir m. 560- erkek cenazeyi yıkamak için erkek bulunmazsa, akrabası ve mahremi olan -mesela, annesi, kız kardeşi, hala ve teyzesi veya süt vermek suretiyle mahremi olan süt annesi gibi- bir kadın onu elbise üzerinden yıkayabilir. yine kadın bir cenazenin yıkanması için başka bir kadın bulunmazsa, akrabası olup mahremi olan veya süt vermek suretiyle mahrem olan erkekler onu elbise üzerinden yıkayabilirler.
|