Büyük Taklit Mercii
   Hayat Öyküsü
   Eserleri
   Ahkam ve Fetvalar
   Mesajlar
   Gençler İçin İlmihal
   Resimler
   Soru ve Cevaplar
   Alimlerin Hayat
   Vucuhat hakkında

   E-Mail Listing:


 
Back Index Next

m. 1865- madenlerden bir şey elde eden kimse ister maden toprağın altında olsun, ister üstünde; ister mülk olan bir yerde olsun, ister maliki olmayan bir yerde, onun humusunu vermelidir.

m, 1866- madenden elde ettiği şeyin nisap miktarına ulaşıp ulaşmadığında şüphe ederse, ihtiyaten farz olarak ِlçmekle veya başka bir yoldan onun kıymetini tespit etmelidir.

m. 1867- birkaç kişi madenden bir şey elde ederlerse, ona harcadıkları masraf! düştükten sonra her birisinin payına düşen 105 mıskal gümüş veya 15 miskal altına ulaşırsa humusunu vermelidirler.

m. 1868- bir kimse başkasının mülkünde olan madeni sahibinden izin almaksızın çıkarırsa elde edilenin hepsi o mülkün sahibinindir. o mülkün sahibi, o madenin çıkarılması için hiç bir masraf yapmadığı için çıkarılanın tümünün humusunu vermesi gerekir.

m. 1869- madeni çıkarmak için ecir tutmak caizdir; eğer kiralananın bütün menfaati veya yalnızca maden çıkarma menfaati kiralayana ait olursa kiralayan kimse madenin sahibi olur, ama kiralanan eğer mutlak şekilde ücretli olur ve kendisi çıkardığı şeye malik olmayı kast ederse ecirin kendisi ona malik olur.

m. 1870- eğer maden müslümanların zafer ve zorla ele geçirdiği bayındırlaşmış bir yerde olur -iran ve irak arazilerinin büyük bir kesimi gibi- bir müslüman onu çıkarırsa onun sahibi olur ve onun humusunu vermelidir. eğer müslüman olmayan biri çıkarırsa sahip olmaz. eğer müslümanların fethettiği sırada mevat (gayr-i ziraî) olan bir yerden kafir madeni çıkarırsa onun sahibi olmaz.

3. define:

m. 1871- define toprağa, ağaca, dağa veya duvara saklanmış olan ve bir kimse taralından bulunan maldır; fakat define denilecek şekilde olmalıdır.

m. 1872- insan, kimsenin mülkü olmayan bir yerde define bulursa, o define, onun malıdır ve onun humusunu vermesi gerekir.

m. 1873- definenin nisabı ihtiyaten 105 miskal gümüş veya 15 miskal altındır. yani defineden elde ettiği şeyin kıymeti ona harcadığı masrafları çıktıktan sonra 105 miskal sikkeli gümüş veya 15 miskal sikkeli altına ulaşırsa, ihtiyaten farz olarak onun humusunu vermelidir.

m. 1874- başka birisinden satın aldığı mülkte define bulan kimse, o definenin, o yerin ِnceki sahiplerinin olmadığını bilirse, kendi malı olur ve onun humusunu vermesi gerekir. ama eski sahiplerinden birine ait olduğuna ihtimal verirse, satın aldığı adama bildirmesi gerekir; onun olmadığı anlaşılırsa, ondan ِnceki sahibine bildirmesi gerekir; ihtiyaten farz olarak bu şekilde, ِnceki bütün sahiplerine bildirmesi gerekir; eğer onlardan hiç birisinin malı olmadığı anlaşılırsa kendisinin malı olur ve onun humusunu vermesi gerekir.

m. 1875- bir yerde birkaç kap içinde defineler bulur ve üst üste kıymetleri de 15 miskal altın olursa onun humusunu vermelidir. ama birkaç yerde define bulunursa, her birinin

kıymeti bu miktara ulaşırsa ihtiyaten onun humusu farzdır. bu miktara yetişmeyen definenin humusu yoktur.

m. 1876- iki kişi define bulursa, onun kıymeti 15 miska! sikkeli altın kıymetine ulaşırsa, her birinin payı bu miktara yetişmese bile onun humusunu vermelidirler.

m. 1877- satın aldığı hayvanın karnında bir mal bulan kimse, o malın, satıcıya ait olduğuna ihtimal verirse, ona haber vermelidir. eğer onun olmadığı anlaşılırsa, ihtiyaten farz olarak tertip üzere ضnceki sahiplerine haber vermelidir. onlardan hiç birinin malı olmadığı anlaşılırsa, onun kıymeti 105 miskal gümüş veya 15 mıskal altına ulaşmasa bile ihtiyaten farz olarak onun humusunu vermelidir. ama eğer balık alır ve karnından inci çıkarsa kendi malıdır, satıcıya veya avcıya haber vermesi gerekmez ve ihtiyaten farz olarak onun humusunu da vermelidir.

4- harama karışmış helal mal

m. 1878- helal mal, haram malla birbirinden ayırt edilmeyecek şekilde karışır, haram malın sahibi ve miktarı da belli olmazsa; bütün malın humusunu vermelidir; humusu verdikten sonra geriye kalan mal helaldir. ihtiyaten farz olarak bu humusu, (ister humus olsun, ister sadaka olsun) onun sahibi tarafından zimmetinde olan şey kastıyla vermelidir.

m. 1879- helal mal haramla karışır, insan haram malın miktarım bilir de onun sahibini bilmezse, o miktarı sahibini niyet ederek sadaka vermelidir; sert hakimden de izin alması ihtiyaten farzdır.

m. 1880- helal mal haramla karışır, insan, haram malın miktarını bilmez de sahibini tanırsa, birbirlerini razı etmeleri gerekir. malın sahibi razı olmadığı takdirde, insan belirli bir

şeyin onun malı olduğunu bitiyor ve ondan fazlasının ona ait olup olmadığında şüphe ediyorsa, ona ait olduğuna yakın ettiği şeyi ona vermelidir; onun olduğuna ihtimal verdiği fazla miktarı da ona vermesi ihtiyaten müstehaptır.

m. 1881- harama karışmış helal malın humusunu verdikten sonra haramın miktarının humustan fazla olduğunu anlarsa, humustan fazla olduğunu bildiği miktarı, sahibi adına sadaka vermesi ihtiyaten müstehaptır.

m. 1882- harama karışmış helal matın humusunu verir ve daha sonra sahibi bulunursa, onun üzerine bir şey farz değildir; ama eğer sahibini tanımadığı malı sahibini niyet ederek sadaka verir, daha sonra da sahibi bulunursa, sahibinin malı miktarınca ona mal vermesi farzdır.

m. 1883- harama karışmış helal maldaki haram miktarı belli olursa, insan da onun sahibinin belli birkaç kişi dışında olmadığını bilir, ama bu bir kaç kişiden hangisinin olduğunu bilmezse kur'a çekmeli ve kimin ismi çıkarsa malı ona vermelidir.

5- denize dalmakla elde edilen mücevherler:

m. 1884- dalgıçlık, yani denize dalmak vasıtasıyla, denizden çıkarılan inci, mercan veya diğer mücevherler, ister nebati olsun, ister madeni, onun dışarı çıkarılması için sarf edilen masraf düşüldükten sonra, kalan kısmın kıymeti 18 nohut altına ulaştığı takdirde, ister bir defada dışarı çıkarılsın, ister birkaç defada; dışarı çıkarılan şey ister bir cins olsun, ister birkaç cins olsun humusu verilmelidir. ama onu birkaç kişi dışarı çıkarmışsa onlardan hangisinin payının fiyatı 18 nohuda ulaşırsa yalnızca o humus vermelidir.

m. 1885- denize dalmaksızın, bazı araçlarla denizden dışarı çıkarılan mücevherlerin masrafı düşüldükten sonra geriye kalan kısmın kıymeti 18 nohut altına ulaşırsa, onun humusunu vermek ihtiyaten müstehaptır. ama eğer suyun yüzünden veya deniz kenarından mücevher bulursa, eğer bu iş onun mesleği olur ve tek başına veya diğer kazançlarıyla birlikte yıllık masraflarından fazla gelirse, onun humusunu vermelidir.

m. 1886- insanın denize dalmadan tuttuğu balık veya diğer hayvanların humusu, ancak kazanç için tutulup, tek basma veya diğer kazançlarıyla birlikte yıllık masraflarından fazla geldiği takdirde farz olur.

m. 1887- bir şey çıkarma kastı olmadan denize dalan bir kimse tesadüfen eline bir mücevher geçirirse, onu kendi mülkü edinmeyi kast ederse, humusunu vermelidir.

m. 1888- denize dalıp bir hayvan dışarı çıkarır ve onun karnından kıymeti 18 nohut altın veya daha fazla olan bir mücevher bulunursa; eğer o hayvan midye gibi genellikle içinden inci çıkan bir hayvansa, onun humusu verilmelidir. eğer mücevheri tesadüfen yutmuşsa, onun humusunu vermek ihtiyaten farzdır.

m. 1889- dicle ve fırat gibi büyük ırmaklarda suya dalıp bir mücevher çıkarırsa, eğer o ırmak mücevher çıkarılan bir ırmaksa humusunu vermelidir.

m. 1890- suya dalıp kıymeti 18 nohut altın veya daha fazla olan bir anber çıkarırsa humusunu vermelidir. ama suyun yüzünden veya deniz kenarından ele geçirirse, kıymeti 18 nohut altına ulaşmasa bile ihtiyaten humusunu vermek farzdır.

m. 1891- kazancı, dalgıçlık veya maden çıkarmak olan bir kimse bunların humusunu verir ve yıllık masrafından

sonra onlardan bir şey artarsa, yeniden onun humusunu vermesi gerekmez.

m. 1892- eğer bir çocuk bir maden çıkarır veya harama karışık helal mala sahip olur ya da define bulur veyahut denize dalmak suretiyle bir mücevher çıkarırsa, velisi bunların humusunu vermelidir.

6-    ganimet

m 1893- ganimet konusu masum imamın huzuru dِnemine mahsus olduğu için bu konuda bahsetmekten çekiniyoruz.

7-    zimmi kâfirin müslüman’dan satın aldığı arazi:

m 1894- eğer zimmi bir kâfir, müslüman’dan bir toprak parçasını satın alsa, onun humusunu aynı yerden vermelidir. humusu para olarak da verebilir. ama eğer paradan başka bir şey verirse, şer'i hakimin izniyle olmalıdır. yine, ev, dükkan ve benzeri şeyleri müslümanlardan satın alırsa, bunların yerinin fiyatını ayrıca hesaplayıp satmış olsalar, oranın yerinin humusunu vermesi gerekir. ama eğer ev ve dükkan üst üste ve bir yerde satılır ve yer ona bağlı olarak kafire geçerse yerin humusu farz olmaz. bu humus verilirken "gurbet" kastı da gerekmez. hatta seri hakimin ondan humus alırken kurbet kasdetmesi de gerekmez.

m. 1895- zimmi kâfir, müslüman’dan aldığı bir toprak parçasını başka bir müslümana da satsa, onun humusunu vermelidir. yine, eğer o ِlür ve yer miras olarak bir müslümana geçerse, onun humusu aynı yerden veya başka bir malından verilmedir.

m. 1896- zimmi kâfir, toprağı alırken humus vermemeyi veya onun humusunun satıcı tarafından

verilmesini şart koşsa bile onun şartı sahih değildir; humusu vermesi gerekir. ama satıcının, onun adına humus sahiplerine humus miktarını vermesini şart koşarsa sakıncası yoktur.

m. 1897- eğer bir müslüman, alım-satım yapmadan bir yeri bir kâfire mülk yapar ve onun karşılığını alırsa, meselâ, onunla sulh yaparsa, zimmi kâfir o yerin humusunu vermelidir.

m. 1898- küçük yaşta olan bir zimmi kâfir için velisi bir yer satın alırsa veya ona miras olarak yetişirse velisi o yerin humusunu o yerin kendisinden veya parasını vermelidir.

humusun masrafi

m. 1899- humusu ikiye bِlmelidirler: onun yansı seyyidlerin hissesidir; ihtiyaten farz olarak şartlan haiz müçtehide ya da onun izniyle fakir seyyide, yetim seyyide veya yolculukta muhtaç kalan seyyide verilmelidir; onun diğer yarısı da imam’ın (as) hissesidir, ki bu zamanda şartlan haiz müçtehide verilmelidir ya da onun izin verildiği bir yerde harcanmalıdır. ama insan, imam'ın (a.s) hissesini taklit etmediği bir müçtehide vermek isterse; ona vermesine, sadece taklit ettiği müçtehide, hisseyi vermek istediği müçtehidin imam’ın (a.s) hissesini aynı şekilde masraf ettiklerini bildiği taktirde izin veriliyor.

m. 1900- humus verilen yetim seyyid fakir olmalıdır. ama, yolculukta muhtaç kalmış bir seyyide vatanında fakir olmasa bile humus verilebilir.

m. 1901- yolculukta muhtaç kalan seyyidin yolculuğu, günah olan yolculuksa, ihtiyaten farz olarak ona humus verilmemelidir.

m 1902- " jil olmayan seyyide humus verilebilir, ama on iki imamı kabul etmeyen seyyide humus verilmemelidir.

m. 1903- günah işleyen bir seyyide verilen humus, onun günah işlemesine yardımcı olacaksa ona humus verilmez. açıkça günah işleyen seyyide de günah işlemesine yardımcı olmasa bile ihtiyaten farz olarak humus verilmemelidir.

m. 1904- seyyidim diyen kimseye, bu sِz üzere humus verilemez. eğer iki âdil şahit onun seyyid olduğunu tasdik ederse veya insan da seyyid olduğuna dair yakın ya da güven hasıl olacak kadar halk arasında seyyid olarak tanınıyorsa verilebilir.

m, 1905- kendi şehrinde seyyid olarak tanınan birinin seyyidliğine insanın yakini olmasa, da seyyid oluşuna güven elde edilirse ona humus verilebilir.

m 1906- karısı seyyide olan bir kimse, ihtiyaten farz olarak kendisine harcaması için ona humus verilmemeli; ama başkalarının masraflarını karşılamak o kadına farzsa ve onları karşılamaktan da acizse, onların masraflarına sarf etmesi için ona humus vermek caizdir.

m. 1907- kendi zevcesi olmayan bir seyyidenin nafakasını temin etmek, üzerine farz olan birisi, ihtiyaten farz olarak onun yiyecek ve giyeceğini humustan veremez; ama, eğer seyyidin kendi masrafı dışında, humus verene farz olan dışında başka bir yerde harcaması için bir miktar ona humus verirse sakıncası yoktur.

m. 1908- masrafını karşılamak başkasının üzerine farz olan fakir bir seyyide, o şahıs seyyidin masraflarını karşılayamıyorsa humus verilebilir.

m. 1909- ihtiyaten farz olarak fakir bir seyyide bir yıllık masraflarından fazla humus verilmemelidir.

m. 1910- eğer insanın yaşadığı kendi şehrinde müstahak seyyid bulunmaz ve bulunacağına da ihtimal vermezse ve ya müstahak bulununcaya kadar humusu korumak imkanı yoksa; humus verebilmek için başka bir şehre gِtürmelidir; gِtürmek için yaptığı masrafı da ondan düşebilir. eğer humus yok olursa, korunmasında ihmal etmişse onun bedelini vermelidir, ihmal yapmamışsa onun üzerine bir şey vermek farz olmaz.

m. 1911- eğer kendi şehrinde humusa müstahak bulunmaz, ama bulunacağı ihtimali olursa, müstahak bulununcaya kadar humusu korumak imkanı olsa bile, yine de başka bir şehre gِtürebilir; eğer muhafazasında ihmal etmediği halde humus zayi olursa bir şey vermesi gerekmez. fakat onu gِtürme masrafını humustan düşemez.

m. 1912- kendi şehrinde müstahak bulunduğu halde de humusu başka bir şehre gِtürüp müstahakka verebilir. ama onu gِtürme masrafını kendisi vermelidir. eğer humus zayi olursa muhafazasında ihmal yapmamış bile olsa zâmindir.

m. 1913- eğer humusu şer'i hakimin izniyle başka bir şehre gِtürürken zayi olursa, tekrar humus vermesi gerekmez; yine şer'i hakim tarafından humusu bir şehirden başka bir şehre gِtürmek üzere vekil olan birisine de humusu verirse aynı hükümdedir.

m. 1914- eğer humus şer'i hakimin izniyle malın kendisinden değil, başka bir maldan verirse, o malın gerçek kıymetini hesap etmelidir. eğer o malın kıymetini normalden fazla hesap ederse müstahak olan razı olsa bile fazla hesap ettiği kısmı vermesi gerekir.

m. 1915- müstahaktan alacaklı olan bir kimse, kendi alacağını humustan düşmek isterse, ihtiyaten farz olarak ِnce humusu ona vermeli sonra da müstahak olan kimse borcu olarak onu ona geri vermelidir.

m. 1916- müstahak, humusu alıp sonra da mal sahibine bağışlayamaz. ama çok miktarda humus borcu olan bir kimse, fakir düşerse, bir şeye sahip olma ümidi de yoksa, ve humus sahiplerine de borçlu olmak istemiyorsa, müstahak da razı olursa humusu ondan alıp yine ona bağışlamasının sakıncası yoktur.

m. 1917- eğer humusu gelecek yıl ِdemek için şer"i hakimle veya onun vekiliyle ya da seyyidle devir (el değiştirme) yaparsa onu gelecek yılın kazancından düşemez meselâ, bin lira devir yapmışsa ve gelecek yılın kazancından, masrafını çıktıktan sonra iki bin lira kalıyorsa iki bin liranın humusunu vermeli ve humus olarak borçlu olduğu bin lirayı da geri kalan malından ِdemelidir.

zekat hükümleri

m. 1918- dokuz şeyin zekatı farzdır: 1- buğday. 2-arpa.

hurma.

kuru üzüm.

atan.

gümüş.

deve.

sığır.

koyun.

bu dokuz şeyden birine -ilerde belirtilecek şartlara- sahip olan kimse, belli in zekatı farzdır: 1- buğday. 2-arpa.

hurma.

kuru üzüm.

atan.

gümüş.

deve.

sığır.

koyun.

bu dokuz şeyden birine -ilerde belirtilecek şartlara- sahip olan kimse, belli bir miktarını belirtilen masraflara vermelidir. alış veriş ve ticaret sermayesinden de her yıl zekat vermek müstehaptır.

m. 1919- buğday gibi yumuşak ve arpa ِzelliğinde taneli bir tahıl olan "solt"un zekatı yoktur. fakat san'a halkının yiyecek olarak kullandığı buğdaya benzeyen "ales"itı ihtiyaten farz olarak zekatı verilmelidir.

zekatin farz olma Şartlari

m. 1920- zekat malın ilerde sِylenecek nisap miktarına ulaştığı ve mal sahibinin akıllı, baliğ, hür ve malında tasarruf edebilir olduğu takdirde farz olur.

m. 1921- însan; sığır, koyun, deve, altın ve gümüşe on bir ay sahip olursa on ikinci ayın evvelinde onların zekatını vermelidir. ama gelecek yılın evvelini on ikinci ay bittikten sonra hesaplamalıdır.

m. 1922- eğer sığır, koyun, deve, altın ve gümüş sahibi, yılın ortasında buluğa ererse ihtiyaten farz olarak zekatını vermelidir.

m. 1923- buğdayın ve arpanın zekatı tane bağlayarak onlara buğday ve arpa denildiği vakit farz olur. kuru üzümün zekatı ihtiyaten koruk olduğu zaman farz olur. hurma da sararıp veya kızararak yenilecek durumda olduğu zaman, ihtiyaten zekatı farz olur. fakat buğday ve arpanın zekatının verilme zamanı onların harmanlanıp samandan ayrıldığı vakittir, hurma ve kuru üzümünki ise hurmanın "temr", üzümün de "kuru üzüm" olduğu zamandır.

m. 1924- eğer buğday, arpa, kum üzüm ve hurmanın zekatının -ِnceki meselede açıklandığı üzere- farz olduğu zaman, bunların sahibi baliğ olursa onların zekatlarını vermesi gerekir.

m. 1925- sığır, koyun, deve, altın ve gümüş sahibi yıl boyunca deli olursa, zekat ona farz olmaz; yine eğer yılın bir kısmı deli olur ve yılın sonunda akıllanırsa, deliliği az bile olsa ona zekat farz olmaz.

m. 1926- sığır, koyun, deve, altın ve gümüş sahibi yılın bir kısmında sarhoş olur veya bayılırsa, zekat ondan düşmez; yine buğday, arpa, hurma ve kuru üzümün

zekatının farz olma zamanı sarhoş veya baygın olursa zekat üzerinden düşmez.

m. 1927- sahibinin tasarruf edemediği gasp edilmiş malın zekatı yoktur.

m. 1928- altın, gümüş veya bunların benzeri, zekatı farz olan bir şeyi borç olarak alırsa ve yanında bir yıl kalırsa, onun zekatını vermesi gerekir; borç verene ise bir şey farz değildir.

buĞday, arpa, hurma ve kuru üzümün zekati

m. 1929- buğday, arpa, hurma ve kuru üzümün zekatı, nisap miktarına ulaştığı zaman farz olur; onların da nisabı 288 tebriz meninden 45 mıskal azdır ki yaklaşık olarak 847 kg.dır.

m. 1930- zekatı farz olmuş buğday, arpa, hurma ve kuru üzümün zekatını vermeden ِnce, kendisi ve ailesi bunlardan biraz yerse veya mesela, bir fakire verirse sarf ettiği miktarın zekatı ferz değildir.

m. 1931- buğday, arpa, hurma ve kuru üzümün zekatı farz olduktan sonra onun sahibi ِlürse zekat miktarı onun malından verilmelidir. fakat zekat farz olmadan ِlürse, mirasçıların her birinin payı nisaba yetişirse kendi payının zekatını vermelidir.

m. 1932- Şehrin hakim tarafından zekatı toplamakla gِrevlendirilen kimse, arpa ve buğdayın samandan ayrıldığı harman zamanı; ve hurmanın "temr", üzümün de "kuru üzüm" olduğu zaman onların zekatlarım talep edebilir. eğer sahibi vermezse ve zekatı farz olan şey zayi olursa onun karşılığını vermelidir.

m. 1933- hurma ve üzüm ağacına veya arpa ve buğday ziraatına sahip olduktan sonra onların zekatı faiz olursa - meselâ, hurma onun mülkünde sararır veya kızarırsa- onun zekatım vermelidir.

m. 1934- buğday, arpa, hurma ve üzümün zekatı farz olduktan sonra ziraatı veya ağaçları satarsa, satıcının onların zekatını vermesi gerekir.

m. 1935- însan, buğday, arpa, hurma ve üzümü satın aldıktan sonra, satıcının onların zekatını verdiğini bilirse veya zekatlarını verip vermediğinde şek ederse, ona bir şey farz olmaz. eğer zekatın verilmediğini bilirse ve seri hakim zekat olarak verilmesi gereken miktarın muamelesine izin vermezse o miktarın muamelesi bâtıldır ve şer'i hakim zekatı alıcıdan alabilir, eğer zekat miktarının muamelesine izin verirse muamele sahihtir. alıcı o miktarın kıymetini şer'i hakime vermelidir; eğer o miktarın kıymetini satıcıya vermişse ondan geri alabilir.

Back Index Next