|
|||||||||||||||||||||
|
m. 1936- buğday, arpa, hurma ve kuru üzümün ağırlığı yaşken 288 tebriz meninden 45 miskal az miktara ulaştığı halde kuruduktan sonra bu miktardan az olursa, onun zekatı farz olmaz m. 1937- buğday, arpa ve hurmayı kurumadan ضnce sarf ederse onların kurusunun ِlçüsü nisap miktarına ulaşacak bile olsa zekatı farz olmaz. m. 1938- tazesi yenilen ve kaldığı zaman çok azalan bir hurma; eğer kurusu 288 menden 45 miskal az miktara ulaşacak kadar olursa onun zekatı farz olur. m. 1939- zekatlarını verdiği buğday, arpa, hurma ve kuru üzüm insanın yanında birkaç yıl da kalsa zekatı yoktur. m. 1940- eğer buğday, arpa, hurma ve üzüm yağmur yahut nehir suyuyla veya mısır'daki ziraatlar gibi yerin rutubetiyle sulanırsa, onun zekatı onda birdir. eğer kovayla ve günümüzde yaygın olan derin ve yarım derin kuyulardan sontaj, motor ve benzeri şeylerle sulanırsa zekatı yirmide birdir. fakat, eğer suyunun yansını yağmur veya nehir suyundan alır ya da yerin rutubetinden yararlanır, yansını da kova, sontaj ve motorla elde edilen sudan yararlanılırsa, yansının zekatı onda bir, diğer yansının zekatı ise yirmide birdir. yani kırkta üçü zekat olarak verilmelidir. m. 1941- buğday, arpa, hurma ve üzüm eğer hem yağmur ve nehir suyuyla sulanır ve hem de kova, sontaj ve motorla çıkanları sudan yararlanırsa, eğer halkın, "kovayla sulanmıştır, yağmurla değil" diyeceği şekilde ise onun zekatı yirmide birdir; eğer, "yağmurla sulanmıştır, kovayla değil" diyeceği şekilde olursa zekatı onda birdir. m. 1942- yağmur suyuyla mı, yoksa kova, sontaj ve benzeriyle mi sulandığında şüphe ederse ona yirmide bir zekat farz olur. onda bir vermesi ise ihtiyaten müstehaptır. m. 1943- buğday, arpa, hurma ve üzüm, kova, sontaj ve benzeri şeylerle sulamaya ihtiyaç olmayacak şekilde yağmur ve nehir suyuyla sulandığı halde, kova suyuyla da sulanır ve kova suyu mahsulün artmasına yardım etmezse, onun zekatı onda birdir. eğer kova ve benzeri şeylerle sulanır, yağmur ve nehir suyuna ihtiyaç duyulmadığı halde yağmur ve nehir suyuyla da sulanır ve bunların mahsulün artmasına katkısı olmazsa onun zekatı yirmide birdir. m. 1944- kova, sontaj ve bezeri şeylerle sulanan ziraatın yanında başka bir ziraat olur ve ayrıca sulanmaya ihtiyaç duyulmayacak şekilde onun rutubetinden istifade ederse, kova ve benzeri şeylerle sulanan ziraatın zekatı yirmide birdir; onun yanında olup rutubetinden istifade eden ziraatın zekatı onda birdir. m. 1945- buğday, arpa, hurma ve üzüm için yapılan masrafları, hatta ziraat dolayısıyla kıymeti azalan elbise ve araçların eksilen kıymet miktarını mahsûlden düşebilir ve bunları düşmeden ِnce, onların miktarı 288 menden 45 miskal az olursa ihtiyaten farz olarak masraflar düşüldükten sonra geriye kalan kısmın zekatını vermelidir. m. 1946- tarlaya ektiği zekatı olmayan tohumun veya zekatını verdiği tohumun kıymetini ziraatın masrafından sayabilir. ama, ektiği zamanın fiyatını hesaplamalıdır. m. 1947- toprak ve ziraat aletleri veya bunlardan birisi kendi malı olursa, onların kirasını masraftan sayamaz. yine kendi yaptığı işler ve ücretsiz olarak başkasının yaptığı işler karşılığında mahsûlden bir şey düşemez m 1948- üzüm ve hurma ağacını satın alırsa, onların fiyatını masraftan sayamaz. ama, eğer hurma ve üzümü toplamadan ve henüz zekatı farz olmadan ِnce satın alırsa, ona verilen parayı masraftan hesap eder. m. 1949- satın aldığı bir toprağa buğday veya arpa ekerse, toprağı almak için verdiği parayı masraftan sayamaz; ama eğer ziraatı (ekini) zekatı farz olmadan ِnce satın almışsa, onu almak için verdiği parayı masraftan sayabilir ve mahsulden düşebilir ama elde ettiği samanın kıymetini ekini satın almak için ِdediği paradan düşmesi lazımdır. meselâ, bir ekini beş yüz liraya satın alırsa ve onun samanının kıymeti de yüz lira olursa, yalnızca dِrt yüz lirayı masraftan sayabilir. m. 1950- ضküz ve ziraat için gerekli diğer şeyler olmadan ziraat yapabilecek durumda olan bir kimse, bunları satın alırsa, bunları almak için ِdediği parayı masraftan sayamaz. m 1951- ziraat için gerekli ِküz ve diğer malzemeleri olmadan ziraat yapamayan bir kimse, bunları alır ve ziraat vasıtasıyla tamamen zayi olursa bunların hepsinin fiyatını masraftan sayabilir; eğer onların kıymetinden bir miktar azalırsa, sadece o miktarı masraftan sayabilir. ama ziraattan sonra, onların kıymetlerinden hiç bir şey azalmamışsa onların kıymetlerinden hiç bir şeyi masraftan sayamaz. m. 1952- eğer bir tarlaya buğday, arpa ile birlikte zekatı farz olmayan pirinç, fasulye gibi diğer bir şey de ekerse her biri için yapılan masraf yalnız ona ait sayılır. ama her ikisine birlikte masraf yapmışsa bu masrafı ikisine taksim eder, meselâ, her ikisine de yapılan masraf eşit ِlçüde ise masrafın yansını zekatı farz olan cinsten düşebilir. m. 1953- tarlayı sürmek ve benzeri gibi bir kaç yıl için ziraata yararlı olan bir iş için bir masraf yaparsa, ihtiyaten farz olarak o masrafı o bir kaç yıl arasında bِlüştürmelidir. m. 1954- eğer bir insanın, iklimleri değişik olan, ziraat ve meyveleri aynı zamanda ele geçmeyen bir kaç şehirde buğday, arpa, hurma, üzüm gibi mahsulleri olur ve onların hepsi bir yılın mahsulü sayılırsa ِnce yetişenin miktarı nisaba yetişirse, onun zekatını yetiştiği an vermelidir. yetişmeyenlerinkini ise yetiştiği vakit vermelidir. ama eğer ilk yetişenin ِlçüsü nisaba yetişmezse, eğer sonra yetişenle birlikte nisab miktarına ulaşacağına yakini varsa yine ِnce yetişenin zekatını o zaman vermeli ve geri kalanınkini de elde ettiği zaman vermelidir. ama eğer hepsinin nisab miktarına ulaşacağına yakini yoksa mahsulünün sonraki tasımlan yetişinceye kadar sabreder. eğer hepsi birlikte nisap miktarına ulaşırsa onun zekatı farz olur; nisap miktarına ulaşmazsa, onun zekatı farz olmaz. m. 1955- hurma ve üzüm ağacı yılda iki defa meyve verirse, eğer her defasında nisab miktarına ulaşmazsa onun zekatı farz değildir. çünkü iki mevsimin ziraatı, iki ayrı ziraat gibidir. m. 1956- kuruduğu zaman nisap miktarına ulaşacak kadar taze hurma ve üzümü olursa eğer onun tazesinden, kuruduğu zaman farz olan zekat kadar olacak miktarda zekat olarak müstahak olana verirse sakıncası yoktur. m. 1957- kuru hurma veya kuru üzümün zekatı üzerine farz olan bir kimse onların zekatını taze hurma veya taze üzümden veremez. yine taze hurma veya taze üzümün zekatı üzerine farz olan bir kimse de onların zekatını kuru hurma ve kuru üzümden veremez. ama, eğer bunlardan birini yahut başka bir şeyi zekatın kıymeti kastıyla verirse sakıncası yoktur. m. 1958- borcu olan bir kimse, üzerine zekat düşen malı da olduğu halde ِlürse, ِnce zekatı farz olan malın zekatı tümüyle o maldan verilmeli sonra da onun borçlan ِdenmelidir. m. 1959- borçlu olup, buğday, arpa, hurma veya üzümü de olan bir kimse ِlürse ve bunlara zekat farz olmadan mirasçıları onun borcunu diğer mallardan ِderlerse, hangisinin hissesi 288 menden 45 miskal az miktara ulaşırsa onun zekatı vermesi gerekir. eğer bunların zekatı farz olmadan ِnce onun borçlarını ِdemezlerse; eğer ِlen kimsenin malı ancak borcuna yeterse, bu malların zekatını vermek farz olmaz. fakat ِlen kimsenin malı borcundan fazla olursa, ancak borcu, alacaklı olana buğday, arpa, hurma veya üzümden de vermek gerekecek miktarda ise, alacaklıya verilen miktarın zekatı yoktur. geri kalanı mirasçılarındır; hangisinin hissesi nisap miktarına ulaşırsa zekatını vermesi gerekir. m. 1960- zekatı farz olan buğday, arpa, hurma ve kuru üzümün iyi ve kِtüsü olursa, iyi ve kِtünün her birisinin zekatı ihtiyaten farz olarak bizzat kendisinden veya sadece iyisinden verilmelidir. onların hepsinin zekatı kِtü olandan verilemez. altin'in nisabim. 1961- altının iki nisabı vardır: birinci nisabı, yirmi şer’i miskaldır ki, her şen miskal 18 nohuttur. o halde altın yirmi şer’i miskale -normal 15 miskale- ulaşırsa, sِylenen diğer şartlara da sahipse, insan, onun kırkta birini -dokuz nohut eder- zekat karşılığı olarak vermelidir. eğer bu miktara yetişmezse onun zekatı farz değildir. altının ikinci nisabı, dِrt şer'i miskaldır -normal üç miskaldır- yani, eğer üç miskal on beş miskale eklenirse, on sekiz miskalin tümünün kırkta bir üzerinden zekatını vermelidir. eğer üç miskalden az artarsa yalnızca on beş miskalin zekatı verilir, geri kalan üç miskalden azın zekatı yoktur. yine her ne kadar çoğalırsa hüküm bِyledir. yani üç miskal eklenirse, onların tamamının zekatı verilir; eğer az ilave edilirse, ilave edilen az kısmın zekatı yoktur. gümüŞün nisabim. 1962- gümüşün iki nisabı vardır: onun birinci nisabı 105 normal miskaldır. eğer gümüş miktarı 105 miskale ulaşır ve sِylenecek diğer şartlara da sahip olursa, insan, onun zekatı olarak kırkta birini -ki iki mıskal 15 nohut eder- vermelidir; eğer bu miktara ulaşmazsa zekatı farz olmaz. onun ikinci nisabı yirmi bir mıskaldır; yani, 105 miskale yirmi bir miskal ilave edilirse, 126 miskalin tümünün zekatını sِylenildiği şekilde vermelidir. eğer yirmi bir miskalden az ilave edilirse, yalnızca 105 miskalin zekatı verilir; fazlası için zekat yoktur. yine, ne kadar fazlalaşırsa hüküm bِyledir, yani eğer yirmi bir miskal fazlalaşırsa tümünün zekatını vermelidir, eğer az ilave olursa, yirmi bir miskalden az olan kısmın zekatı yoktur buna gِre, eğer insan, elinde bulunan bütün altın ve gümüşün kırkta birini verirse, üzerine farz olan zekatı vermiş olduğu gibi bazen de farz olan miktardan daha fazlasını da vermiş olur, meselâ, 110 miskal gümüşü olan kimse, onun kırkta birini verirse, farz olan 105 miskalin zekatını verdiği gibi, farz olmadığı halde 5 miskalin zekatını da vermiş olur. m. 1963- bir kimsenin nisap miktarına ulaşan altın ve gümüşü olursa, zekatını vermiş olsa bile ilk nisabından aşağı düşmedikçe her yıl onun zekatını vermesi gerekir. m. 1964- altın ve gümüşün zekatı, ancak onlara sikke vurulur ve onunla alış-veriş yaygın olduğu takdirde farz olur. bu durumda, onların sikkesi silinmiş bile olsa zekatı farz olur. m. 1965- kadınların süs olarak kullandıktan sikkeli altın ve gümüş ile henüz, alış-veriş yaygınlığı devam ederse, onunla altın ve gümüş para muamelesi yapılırsa, ihtiyaten zekatı farzdır. eğer onunla yaygın olarak alış-veriş yapılmazsa zekatı yoktur. m. 1966- altın ve gümüşü olan birisinin, bunlardan hiç birisi ilk nisaba ulaşmazsa -meselâ; 104 mıskal gümüş ve 14 miskal altını olursa- zekatı farz olmaz. m. 1967- ضnceden de sِylendiği gibi altın ve gümüşün zekatının farz olması için, onların nisap miktarına ulaştıktan sonra sahibinin elinde on bir ay kalması gerekiyor. eğer bu on bir ay içinde altın ve gümüş ilk nisap miktarından aşağı düşerse ona zekat farz olmaz. m. 1968- bu on bir ay içinde elinde bulunan altın veya gümüşü, diğer bir altın veya gümüş yahut başka bir şeyle değiştirirse veya onları eritirse, onun üzerine zekat farz olmaz. ama eğer bu işi zekattan kaçmak için yaparsa, onların zekatını vermesi ihtiyaten müstehaptır, m. 1969- eğer on ikinci ayda altın ve gümüş parayı eritirse onların zekatını vermesi gerekir. eridiği için onların değeri veya ağırlığı azalırsa, eritmeden ِnce farz olan zekat miktarını vermesi gerekir. m. 1970- elinde bulunan altın ve gümüşün iyisi ve kِtüsü varsa, onların her birinin zekatını kendinden verebilir; ama onların hepsinin zekatını iyi altın ve gümüşten vermesi daha iyidir m. 1971- altın ve gümüş, normalin üzerinde başka bir madenle karışmışsa, eğer onun saf miktarı, sِylenen nisap miktarına ulaşırsa insan, onun zekatını vermelidir. yine altın ve gümüş para normalinden fazla başka bir madenle karışmışsa; eğer ona altın ve gümüş para derlerse, nisap miktarına ulaşırsa onun safi nisap miktarına yetişmese bile ihtiyaten farz olarak zekatı vardır. eğer safinin nisaba ulaşıp ulaşmadığında şüphe ederse, ihtiyaten farz olarak onu eriterek veya başka bir yolla safını ِlçmelidirler veya zimmetinden kalktığına yakin edecek şekilde gerekli miktarda zekat vermelidirler. m. 1972- elinde bulunan altın ve gümüş normal miktarda diğer madenlerle karışmış olursa, onun zekatını, normalden daha fazla maden karıştırılmış altın ve gümüşten veremez. ama, eğer verdiğindeki saf altın ve gümüş, farz olan zekat miktarında olduğuna yakîn ediyorsa sakıncası yoktur. deve siĞir ve koyunun zekatim. 1973- deve, sığır ve koyunun zekatının sِylenen şartlardan başka iki şartı daha vardır: birincisi; hayvan, yılın tamamı boyunca çalışmamış olmalıdır. ama eğer bütün yıl süresince çalıştırılan hayvan denmeyecek şekilde bir iki gün çalıştırılırsa onun zekatı farzdır. ikincisi; bütün yıl boyunca çِl (kır) otundan otlaması gerekir; dolayısıyla eğer yılın tamamını veya bir kısmını toplanmış ottan yiyerek geçirirse ya da sahibinin veya bir başkasının mülkü olan ziraattan otlarsa zekatı yoktur. ama, bütün yıl boyunca sahibinin mülkünde bir-iki gün ot yiyen hayvanın zekatı da farzdır. m. 1974- eğer insan; devesini, sığırını ve koyununu otlatmak için kimsenin ekmediği bir otlak yeri satın alır veya kiralarsa onda zekatın farz olması müşküldür. ama eğer orada otlatmak için haraç verirse, zekat vermelidir. devenin nisabim. 1975- devenin on iki nisabı vardır: beş deve, zekatı bir koyundur. deve sayısı bu miktara ulaşmadıkça zekatı yoktur. on deve; zekatı iki koyundur. on beş deve; zekatı üç koyundur. yirmi deve; zekatı dِrt koyundur. yirmi beş deve; zekatı beş koyundur. yirmi altı deve; zekatı, ikinci yılına girmiş bir devedir. otuz altı deve; zekatı, üçüncü yılına girmiş bir devedir. kırk altı deve; zekatı, dِrdüncü yılına girmiş bîr devedir. altmış bir deve; zekatı, beşinci yılına girmiş bir devedir. 10- yetmiş altı deve; zekatı, üçüncü yılına girmiş iki devedir. doksan bir deve; zekatı, dِrdüncü yılana girmiş iki devedir. yüz yirmi bir ve yukarısıdır. bunların zekatını ya kırkar kır kar hesap edip; her kırk tane için üçüncü yılına girmiş bir deve vermelidir. ya da ellişer elli şer hesap edip her elli deve için dِrdüncü yılına girmiş bir deve vermelidir, ya da kırk ve elli ile hesap etmelidir. her ne şekilde hesap ederse etsin, hesap harici deve bırakmamalıdır. eğer hesaptan hariç bir şey artacak olursa da, dokuz taneden fazla olmamalıdır. meselâ, eğer yüz kırk devesi olursa, yüz deve için dِrdüncü yılına girmiş iki deve, kırk deve için de üçüncü yılına girmiş bir dişi deve vermelidir. m. 1976- iki nisap arasında kalan deveye zekat farz değildir. eğer develerin sayısı ilk nisap olan beşi geçer ve ikinci nisap olan on'a ulaşmazsa yalnız beş tanenin zekatı verilmelidir sondaki nisaplar da bِyledir. siĞirin nisabim. 1977- sığırın iki nisabı vardır: birincisi, otuz tane olmasıdır. sığırın sayısı otuza ulaşırsa, sِylenen diğer şartlan da haiz olursa, insan, iki yaşına girmiş bir tane buzağıyı zekat olarak vermelidir. sığırın ikinci nisabı kırktır, zekatı ise üç yaşına girmiş dişi bir buzağı (düye)dır. otuzla kırk arasının zekatı farz değildir. meselâ, otuz dokuz tane sığın olan bir kimse, bunlardan otuz tanesinin zekatını verir. yine kırktan fazla sığdişi bir buzağı (düye)dır. otuzla kırk arasının zekatı farz değildir. meselâ, otuz dokuz tane sığın olan bir kimse, bunlardan otuz tanesinin zekatını verir. yine kırktan fazla sığın olur altmışa da ulaşmazsa, onlardan yalnız kırk tanesinin zekatını verir. eğer altmışa ulaşmışsa, birinci nisabın iki katı olduğundan dolayı iki yaşına girmiş iki buzağıyı zekat olarak vermelidir. her ne kadar çoğalırsa çoğalsın ya otuz-otuz hesap edilmeli ya kırk- kırk ya da otuz ve kırk'ın her ikisiyle birlikte hesap edilmeli ve sِylediğimiz şekilde zekatı verilmelidir. ama hesabını hiç bir hayvanı hariç bırakmayacak şekilde yapmalıdır; ve eğer hariç kalacak olursa da dokuz taneyi aşmamalıdır. meselâ, yetmiş tane sığın olan bir kimse zekatı bir otuz, bir kırkla hesap etmelidir ve otuz tanenin zekatını otuz tanenin zekatına gِre ve kırk tanenin zekatını ise kırk tanenin zekatına gِre vermelidir. çünkü eğer yalnız otuzla hesap ederse zekatı verilmeyen on tane kalmaktadır. koyunun nisabim. 1978- koyunun beş nisabı vardır. kırk koyun; zekatı bir koyundur. koyunların sayısı kırka ulaşmadıkça zekatı yoktur. yüz yirmi bir koyun; zekatı iki koyundur. iki yüz bir koyun; zekatı üç koyundur. üç yüz bir koyun, zekatı dِrt koyundur. dِrt yüz ve ondan yukarısıdır. bu nisaba ulaştığında yüzer yüzer hesap edilmeli ve onlardan her yüz tanesi için bir koyun zekat verilmelidir. zekatı aynı koyunların içinden vermesi gerekmez, başka bir koyun verebileceği gibi koyunun kıymetince para da verirse yeterlidir. fakat eğer bu ikisinden başka bir şey verirse sakıncalıdır. m. 1979- iki nisap arasının zekatı farz değildir. dolayısıyla, eğer bir kimsenin koyunlarının sayısı birinci nisap olan kırktan fazla ise ve ikinci nisap olan yüz yirmi bire de yetişmezse, onlardan yalnızca kırk tanesinin zekatını vermelidir, ondan fazlası için zekat yoktur. sonraki nisaplar için de durum aynıdır. m. 1980- nisap miktarına ulaşmış olan deve, sığır ve koyunların hepsi ister erkek olsun, ister dişi veya bazısı erkek bazısı dişi olsun zekatları farzdır. m. 1981- zekatta sığır ve manda bir cinsten sayılır, arap devesi ile arap olmayan deve bir cinstir. yine, zekat hususunda keçi, koyun ve şişek arasında bir fark yoktur. m. 1982- eğer zekat için koyun verilirse, ihtiyaten farz olarak en az ikinci yılma girmiş olmalıdır; eğer keçi verilirse üçüncü yılına girmiş olmalıdır. m. 1983- zekat için verdiği koyun, kıymet bakımından diğer koyunlardan biraz düşükse sakıncası yoktur. ama kıymet yِnünden diğer koyunlardan daha üstün olanını vermesi daha iyidir, deve ve sığırda da bِyledir. m. 1984- ortak olan birkaç kişiden hangisinin payı ilk nisaba ulaşırsa zekatını vermelidir. payı, ilk nisaptan aşağı olan kimseye zekat farz olmaz. m. 1985- eğer bir insanın değişik yerlerde devesi veya sığın ya da koyunu olur ve üst üste sayılan nisap miktarına ulaşırsa, onların zekatını vermesi gerekir. m. 1986- sahip olduğu deve, sığır ve koyun hasta ve kusurlu bile olsa, zekatının verilmesi gerekir. m. 1987- sahip olduğu deve, sığır ve koyunların hepsi hasta, kusurlu veya yaşlı olursa, zekatı onların arasından verebilir. fakat onların hepsi sağlam, kusursuz ve genç olursa onların zekatı için, hasta, kusurlu veya yaşlısını veremez. hatta onlardan bazısı sağlam, bazısı hasta; bir grubu kusurlu, başka bir grubu kusursuz, bir miktarı yaşlı; diğer bir miktarı genç olsa bile ihtiyaten farz olarak onların zekatı sağlam, kusursuz ve genç olandan verilmelidir.
|